Çamlıca Tepesi’nde, “Y” harfine benzeyen bir çam ağacı vardı. Ahmet, 2,5-3 yaşlarında harfleri tanımaya başladığında ona o ağacı göstermiş ve bir “Y” harfine benzediğine işaret etmiştim. Ahmet, çok sevmişti o ağacı. Özel bir anlamı, değeri vardı onun için. Ona “Y ağacı” adını vermiştik. Ne zaman Çamlıca Tepesi’ne çıksak, Ahmet, “Baba, Y Ağacı’na gidelim mi?” diye teklifte bulunur ve Büyük Çamlıca Korusu’ndaki o ağacın yanına giderdik. Onu kaldırıp, ağacın orta yerine oturturdum ve bir müddet orada öylece oturur, etrafa bakar, kendini özel hissederdi...
Bugün, o ağacın kökünden kesildiğini fark ettik. Ahmet,
gözlerine inanamadı. Şaşkınlık ve telâşla etrafına bakınmaya başladı. Acaba
ağacın yeri konusunda yanılmış olabilir miydik? Yakınlarda bir yerlerde o “Y
Ağacı” hālâ duruyor olabilir miydi? Ağacı arayan hüzünlü gözlerini görünce,
daha fazla umutlanıp ardından hayal kırıklığı yaşamasını istemedim ve “Boşuna
arama Ahmet, kesmişler oğlum” dedim. “Hayır, hayır! Kesmemişlerdir; buralarda
bir yerlerdedir” diyerek ağlamaya başladı.
Henüz 7 yaşında küçük bir çocuk olmasına rağmen, “Ama baba,
o benim çocukluk ağacımdı” demesi çok dokundu bana. “Küçüklüğüme dair
hatıralarım vardı onda” demek istiyordu, anlıyorum. Büyüyecek ve o ağacı hiç
unutmayacak, belki kendi çocuklarına bir çocukluk hatırası olarak anlatacaktı.
Çünkü bana hep çocukluk hatıralarımı anlattırır ve her biri onun için çok
değerlidir. Çocukluk hatıraları önemlidir Ahmet için. Şimdi nasıl
kabullenecekti o ağacın kesildiğini? Bir müddet ağladı... Yanından
uzaklaşırken, hālâ etrafta bir yerde o ağacı görmeyi umut eden bakışlarla sağa
sola bakınıyordu...
O ağaç, kurumuş bir ağaç değildi. Kesilmesini gerektiren
hiçbir sebep yoktu... Kim, neden kesti, bilmiyorum.
Bir ağacı keseceğiniz zaman, o ağacın, hiç tanımadığınız
başkaları için ağaç olmaktan öte bir anlamı ve değeri olabileceğini düşünün!
Ağaçları kesmeyin! Sizin zihniniz, gönlünüz, vicdanınız bir kütüğe dönüşmüş
olabilir; ama o kestiğiniz ağaçlar birer kütük değildir. Ağaç katilleri!
Sizler, o ağaçlarda nelerin yaşadığını bilmezsiniz...
Ahmet’e, “Seni çok iyi anlıyorum; ama şükür ki, elimizde o
ağacın fotoğrafları var. Onlar da olmasaydı, ben de çok üzülürdüm” dedim.
Teselli oldu biraz. Eve dönünce, “Y Ağacı”nın fotoğraflarına baktık. Basit bir
ağaç işte; ama o bizim “Y Ağacı”mızdı... Keşke bugün de görebilseydik onu.
(Eve döndük ve Ahmet hālâ yanlış yere bakmış
olabileceğimizi, o ağacın oralarda bir yerlerde yaşamakta olduğunu umut
ediyor...)