1955’de “6-7 Eylül olayları” ile Rum düşmanlığı
oluşturulmasından İngiltere kârlı çıkmıştı. Bugünlerde PKK’ya duyulan öfkeyi
Kürt düşmanlığına dönüştürmek isteyen devlet, hangi devlet olabilir?..
“Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak!..”
“Rumlar gidecek, bu iş bitecek!..”
Sloganlar, “milliyetçi” duyguları okşuyor, galeyana gelmiş
öfkeli kalabalıkları daha da tahrik ediyordu... 1955 yılında tertiplenen “6-7
Eylül Olayları”nda, İstanbul’da Rumlara, Ermenilere ve diğer azınlıklara ait
4.214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinegog, 2 manastır, 26 okul ve 5.317 tesis
tahrib edildi, yağmalandı...
Yüzyıllar boyunca Türkiye’yi vatan bilmiş Rum
vatandaşlarımız, Bütün bu yaşadıklarına rağmen, doğup büyüdükleri toprakları,
olaylardan sonraki ilk yıllarda terk etmediler; fakat artık kendilerini bu
ülkeye, bu vatana ait hissetmiyorlardı... Düşman ilân edilmiş, kovulmuşlardı...
Türkler, zafer kazanmış gözüküyordu; ama kazanan İngiltere
olmuştu... Bir kere daha “milliyetçilik”, gayri millî bir politikanın hayata
geçirilmesinde kullanılmış ve kaybeden yine Türkiye olmuştu... Neden mi?
1955’de “aslında ne olduğunu” kısaca özetleyeyim. Aynı tuzağın, aynı yollarla
tekrar kurulduğunu -belki- görebiliriz...
Dilek Güven’in doktora tezinde yer verdiği evraka göre,
İngiltere’den Yunanistan’daki İngiliz konsolosluğuna bir mektup gönderilir.
Mektupta, “Türklerle Yunanların arasını nasıl açarız?” diye sorulur. Mektuba
verilen cevapta ise, “Açamayız. Bugün bu, mümkün değil. Çünkü araları çok
iyi... Ama biri kalkıp da Atatürk’ün Selânik’teki evini yakarsa, o başka”
denir…
Sonra, Atatürk’ün evinin bahçesine, sadece pencerelerinden
birisinin camlarının kırılmasına sebep olan bir ses bombası atılır. Ertesi
sabah, İstanbul’da yayımlanan Ekspres gazetesi, “Atamızın evi bomba ile hasara
uğradı” manşetiyle çıkar. Gazete, elden ele dolaşır. Uzun zaman önce
hazırlanmış olan provokasyon planı harekete geçirilir ve yukarıda özetlediğim
yakıp yıkma olayları başlar…
2 gün süren olaylar sonucunda, Rumlar ve diğer azınlıklar,
çok büyük ölçüde zarar görmüşlerdi; ama olayların asıl büyük siyasî zararı,
Demokrat Parti iktidarına ve Başbakan Adnan Menderes’e olmuştu. Zira 6-7 Eylül
olayları, kendisini idama götüren süreçte önüne konan gerekçeler arasında yer
alacaktı… Oysa, 6-7 Eylül eylemcileri, Demokrat Parti Hükümeti’nden sadece
protesto mitingi için izin almışlardı… Menderes, tuzağa düşürülmüştü…
Peki, bütün bu olaylardan kim kârlı çıkmıştı?
Kendisi de bir Rum olan ve “6-7 Eylül Olayları”na şahidlik
etmiş olan gazeteci Mihail Vasiliadis’e göre, Kıbrıslı Rumların Kıbrıs’ta
kurdukları silahlı örgüt olan “EOKA başarıya ulamış olsaydı, İngilizler Kıbrıs’ı
terk etmek zorunda kalacaklardı. Bu da, Ortadoğu’daki güçlerinin yok olmasına
sebep olurdu.”
(Anlaşıldığı kadarıyla Vasiliadis, 6-7 Eylül olayları
sayesinde Türkiye’nin EOKA ile de karşı karşıya getirildiğini ifade etmek
istiyor. Bugün İngiltere hâlâ Kıbrıs’ta “garantör ülke” konumunda…)
Şimdi bu sebeple soruyorum:
Türklerle Kürtleri birbirine düşman hâle getirmekten çok
büyük siyasî, ekonomik ve askerî menfaatler temin edecek olan ülke, hangi ülke
olabilir?
“6-7 Eylül olaylarının yıldönümünde, AK Partili gençleri
Hürriyet gazetesinin önüne gönderip cam çerçeve indirmeye sevk eden
mekanizmanın perde arkasında kimler olabilir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder