- Aslında ne oldu?
- Ve sadece muhataplarına: Kancıklık etmeyin!
Ben, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanındayız, yanında kalacağız”
sloganını üretmiş ve siyasî gelişmelerin her kritik ânında o sloganı tam 3
yıldır bu sayfada kullanmış birisiyim; fakat yanında olmanın ve yanında
kalmanın siyasî gerekçelerini de yine 3 yıldır bu sayfaya defalarca kaydetmiş
birisiyim. Yani benim Erdoğan’a olan sevgim, bir biat kültürünün yansıması değil,
bilinçli bir siyasî tercih. Bunun hiçbir dinî, manevî, kutsal bir boyutu yok...
Onun inançlı, dinî değerlere saygılı bir insan olması, ilâve bir meziyettir, onu
da gönülden takdir ediyorum; fakat benim Sayın Cumhurbaşkanımıza olan sevgim,
hiçbir zaman onu kutsallaştırmaya, her söylediğini ve her yaptığını sorgusuz
sualsiz peşinen kabul ve tasdik etmeye varmayacaktır. Çünkü böyle yaptığım zaman,
onu Fethullah Gülenleştirmiş, kendimi de Fethullahçılaştırmış olurum... Ben,
Sayın Cumhurbaşkanımızı Allah’ın insanoğluna bahşettiği aklımı da kullanarak
sevmeyi tercih ederim, onu –haşa- hatalardan münezzeh gibi görerek değil...
Peki, şimdi tam da bütün Türkiye’nin onun etrafında
kenetlendiği bir zamanda neden bu düşüncelerimi dile getirme ihtiyacı duydum?
Çünkü ben, 15 Temmuz’a dair birtakım sorgulamalar yaptıkça, kimi ihbarcı
angutlar zannediyorlar ki ben de “Bu darbe teşebbüsü bir tiyatro” diyenlerdenim.
Oysa ben, 15 Temmuz’un arkasındaki küresel kurguyu çözmeye çalışıyorum.
Şimdilik varabildiğim kanaat de şu:
Bu yılın sonuna doğru ABD’de yapılacak başkanlık seçimini
Hillary Clinton kazanırsa ABD, Türkiye’de Tansu Çiller’in Başbakan olduğu
dönemdeki gibi bir Amerika olacak... Yani küreselleşmeci; devletler üstü bir
dünya devleti kurmaya çalışan küresel sermayenin önünün açılacağı bir
Amerika... Oysa Erdoğan, özellikle 2007’den sonra AK Parti’yi küreselleşmeci
çizgiden uzaklaştırdı. Türkiye’deki liberaller de bu yüzden desteğini çekti ve
onu devirmeye çalıştılar. Ancak, ABD’de küreselleşme karşıtı güçlü bir kanat da
var ve bu kanat, iktidar olması hâlinde Clinton ailesinin Türkiye’yi kontrol
altına almasını istemiyor. Bu durumda Türkiye, Amerika’dan uzaklaştırılıp
küreselleşme karşıtı Rusya’ya yaklaştırılırsa, Clinton ailesi iktidardan düşene
kadar Türkiye, Rusya gibi güvenli bir limanda tutulmuş, korunmuş olabilir...
![]() |
15 Temmuz direnişi |
Benim vardığım kanaat, sınırlı bilgiler ışığında şimdilik
bu... Bu, kesinlikle, “Erdoğan da bu işin içinde” demek değil. Sayın
Cumhurbaşkanımız da olayların kendi tabii seyri içerisinde geliştiğini düşünmüş
ve ona göre devletini, milletini kurtarmak için gerçek refleksler göstermiş olabilir...
Eğer yaşadıklarımız küresel bir kurguysa bile, bu ne Sayın Cumhurbaşkanımızın
siyasî liderliğinin değerini azaltır, ne de asil milletimizin kahramanlığını...
Ben, darbe teşebbüsünü, saat 22.30 sıralarında Üsküdar
minibüsünde öğrendim ve daha sonra 1. Ordu Komutanlığı’nın darbeye destek
vermediğini öğrenince de bu sayfaya, darbenin başarıya ulaşma ihtimalinin sıfır
olduğunu yazdım. TRT ele geçirilip darbe bildirisi okunduğu dakikalarda da, bu
darbeyi okutanların pişman olacaklarını yazdım... Daha sonra da, darbe
teşebbüsünde bulunan bütün askerlerin TSK’dan tasfiye edileceklerini...
Hepsini, daha olayın ilk saatlerinde yazdım... Böyle düşündüğüm için de sivil
vatandaşlarımızın çatışma alanlarına itilmesine gönlüm razı olmadı, vicdanen
itiraz ettim... (Kim bilir, belki de hata ettim...) Ben, “devlet aklı” diye bir
şey olduğuna ve darbe teşebbüsünün açığa çıkmasının hemen ardından, devletimin
duruma müdahale edeceğine inanıyordum...
Fethullah Gülen’in alçak bir hain olduğundan zerre kadar
şüphem yok. Amerika’nın onu kullanıp çöpe attığından da... Tıpkı Saddam’ı,
Kaddafi’yi, Usame bin Laden’i kullanıp çöpe attığı gibi...
“Aslında ne oldu?” sorusuna benim bulabildiğim cevabı
yukarıya kaydettim. Yanılıyor olamaz mıyım? Elbette olabilirim; ama
bilmelisiniz ki akıl yürütmek bir iman zaafiyeti değildir. Kur’ân-ı Kerîm’in
ifadesiyle; “hiç akletmiyor musunuz?”
Son sözüm, benim ismim etrafında “Kripto FETÖ’cü” şaibesi
uyandırmaya çalışanlara: Kancıklık etmeyin!.. Mert olun!.. Geçmişte Sabah
gazetesi yazarı ve A Haber program yapımcısı Sevilay Yükselir, Hüseyin Gülerce’nin
“Kripto Fethullahçı” olduğuna dair kampanya başlattığında da onun “Cemaat”
tarafından yönlendirildiğini yazdım. Sonra ne oldu? Sevilay Yükselir, hayatî
bir seçim olan 7 Haziran seçimleri öncesinde HDP’ye oy vereceğini açıkladı ve
hem Sabah gazetesinden, hem de A Haber’den atıldı... Kimmiş kripto?..
15 Temmuz sürecinde bir karar verdim: Artık, mümkün olduğu
kadar İslâmcılardan uzak duracağım... Onlara olan bütün saygımı kaybettim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder