16 Eylül 2016 Cuma

Tarık Akan’ın ölümünün ardından

Fanatik AK Partililer ile dindarların “yobaz” takımı arasında, zannederim “İslâmcı” geçinen provokatör bir gazetenin öncülük etmesiyle, adeta yeni bir gelenek hâlini almaya başlayan pis bir temayül ortaya çıktı. Bu pis temayül, “karşı cenahtan” görülen birisi öldüğünde, aynı gün, daha cenazesi toprağa verilmeden, arkasından ağır hakaretler, küfürler savurmak... 

Akıl alır gibi değil!.. Bizler, ne zaman ve nasıl bu kadar vicdansız, bu kadar ahlâksız insanlar oluverdik?!. Savaşmanın da bir ahlâkı vardır. Askerî bir savaşta bile, kurşun sıktığımız düşman bize esir düşse, artık ekmeğimizi, suyumuzu bile paylaşırız onunla... Çünkü o, artık bizimle savaşacak durumda değildir ve artık bizim insanlığımızın, merhametimizin, savaş hukukumuzun gölgesindedir... Cephede kurşun sıktığımız bir düşman askeri bile, bize esir düştüğünde, artık biz onun sığınağı, korunağı oluruz. Çünkü o da savaşmak gibi yürek isteyen bir işi üstlenmiş olmakla, saygıdeğer bir konumdadır... Savaştığı kişiler bizler bile olsak... Bizler, savaşta bile nezaketi, merhameti, insanlığı unutmayan, “şimdi sırası değil” diyerek bu değerleri bir kenara atmayan bir ecdadın torunlarıyken, nasıl oldu da bu kadar ahlâksızlaştık?!.

Sanat camiasından “bize muhalif” birisi ölmeye görsün! Hakaretler, küfürler, aşağılamalar... Hayatı boyunca bizimle savaşmış olsa ne çıkar? Kendi inancı ya da ideolojisi için savaşmışsa, saygıdeğer bir iş yapmıştır... Herkes bizim gibi düşünmek, bizim gibi yaşamak mecburiyetinde mi? Herkes bizim oy verdiğimiz partiye oy vermek, bizim sevdiğimiz lidere tâbi olmak mecburiyetinde mi? Şu topraklarda yaşayan milyonlarca insanın hepsi AK Partili olmak mecburiyetinde mi? Şunu da unutmamak gerekir ki, klasik tanımlamasıyla “sol”, esasen Avrupa nüfûzu altındadır ve Amerikan karşıtıdır. Solcuların çok büyük bir kısmındaki Erdoğan nefreti de, onun ABD ile işbirliği yaptığına dair keskin kanaatlerinden kaynaklanmaktadır... Bu kanaate katılmayabiliriz; ama bu tepki, bu yönüyle en azından “anlaşılabilir” bir tepkidir... Erdoğan karşıtı olan herkesi peşinen “vatan haini” ya da “düşman” muamelesine tâbi tutmak, siyaseten de tutarlı değildir...

Sanki bizler sütten çıkmış ak kaşıklarız... Sanki bizler dört dörtlük Müslümanlarız... Sanki hepimizin cennetlik olduğumuza dair elimizde garanti belgesi var... Sanki hepimiz ahlâk ve insanlık âbidesiyiz de, sol cenahtan biri öldüğünde, daha cenazesi toprağa verilmeden, ardından hakaretler, küfürler savurmaya başlıyoruz... Ölen insanların ailesi var; acısı yüreklerinde daha sımsıcak yanan eşleri, çocukları, yakınları var... Bu nasıl bir terbiye, bu nasıl bir ahlâk, bu nasıl bir Müslümanlık, bu nasıl bir insanlık ki, daha yakınlarının yürek yangını soğumadan, ölene hakaretler, küfürler savurabiliyorlar?!. Sonra da diyorlar ki, “Yaa bu sanat camiası neden bize düşman?!” Siz olsanız ne yapardınız?.. “Ölümüzün, cenazemizin ardından ne güzel küfürler, hakaretler ettin; gel seni alnından öpeyim” mi derdiniz?..

Hangi cenah tarafından sergilenirse sergilensin, yobazlığın, ahlâksızlığın, terbiyesizliğin, nezaketsizliğin, vicdansızlığın, merhametsizliğin, medeniyetsizliğin, yamyamlığın ve her türlü kötülüğün karşısında olmalıyız... Unutmayalım; kimse bize, cennetlik olduğumuza dair bir belge vermiş değil... Allah taksiratımızı affetsin... Utanmaz arlanmazlardan utanıyorum!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder