Türkiye-Hollanda krizi, 12 Mart’ta patlak verdi.
Bu krizden 6 gün önce Başbakan Binali Yıldırım, atv’de canlı
olarak yayınlanan “Gündem Özel” programında, bazı Avrupa ülkeleri ile yaşanan
sıkıntıları değerlendirmişti.
Başbakan Yıldırım, 18 Ocak’ta Almanya’nın Oberhausen
şehrinde anayasa değişikliği halk oylamasına yönelik olarak bir program
yaptıklarını ve 12 bin gurbetçi ile bir araya geldiklerini hatırlatıyor ve “Çok
coşkulu, çok güzel bir program oldu ve hiçbir kimsenin de burnu kanamadı. Ne
bir huzursuzluk, ne bir kargaşa, ne bir sıkıntı meydana gelmedi.” diyor…
Bu hatırlatmadan sonda Yıldırım, önemli bir açıklama yapıyor
ve özetle şöyle söylüyor:
“Geçtiğimiz günlerde Sayın Şansölye Merkel’le de bir telefon
konuşması yaptık, uzunca. Bu konuyu ele aldık. (…) Şimdi nitekim bizim
programlarımız onlara verilecek. Dışişleri Bakanlığı’na, bizim Dışişleri
Bakanlığı tarafından. Önceden, programın yeri, kimlerin katılacağı ifade
edilecek, ona göre tedbirlerini alıp, bu şekilde uygulayacak. Eğer bir aksilik
olmazsa, son geldiğimiz nokta bu. (…)
Hollanda’da 14’ünde seçimler var, bu ayın. (Sıkıntıların)
biraz ona yönelik olduğunu düşünüyoruz; çünkü, mevcut iktidar partisiyle o
aşırı Wilders’in partisi arasında çok az fark var. Onun için, 14’ünden önce
Hollanda’da bir etkinlik yapılması çok mümkün gözükmüyor; ama 14’ünden sonra
zannetmiyorum ki Hollanda böyle bir kısıtlama üzerinde dursun.”
Başbakan Yıldırım’ın 6 Mart’ta yaptığı bu açıklamasından
anlaşılıyor ki Hükümet, Hollanda’da 14 Mart’ta yapılacak seçimden önce bu
ülkeye gidilmemesini makul bulmuş ve kabul etmiş.
Peki ne oldu ve nasıl oldu da, bu açıklamaya rağmen, 6 gün
sonra 12 Mart’ta böyle bir kriz patlak verdi?
Anlaşılıyor ki, Başbakan Yıldırım’ın “Gitmeyin” talimatına
rağmen, Saray’ın “Gidin” talimatı devreye girmiş ve bakanlar da Saray’ın
talimatına uymayı tercih etmişler…
Başbakan Yıldırım’ın bu gün basına yansıyan genelgesi de bu
analizi teyid ediyor.
Başbakan Binali Yıldırım’ın genelgesi şöyle:
Başbakanlıktan:
Konu: Yurt Dışında Yürütülen Faaliyetlerde Dikkat Edilmesi
Gereken Hususlar
Genelge
2017 / 4
Ülkemizin küresel çapta faaliyet yürüten bir aktör olması ve
iletişim kanallarındaki çeşitlilik ve kolaylık nedeniyle, kamu kurum ve
kuruluşlarının yabancı muhataplarıyla temaslarında ve uluslar arası örgütler
ile forumların etkinliklerine katılımlarında büyük bir artış yaşanmaktadır.
Deruhte ettiği görevin gereği ve tabii bir neticesi olarak;
ülke ilişkileri bakımından derin bir tecrübe sahibi olan ve ülkeleri çok yönlü
izleyebilen Dışişleri Bakanlığınca, ülkelerin hassasiyetleri daha net
bilinmektedir.
1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve
Koordinasyonu Hakkında Kanunun birinci maddesinin “Türkiye Cumhuriyetinin
yabancı devletlerle, bunların temsilcilikleri ve temsilcileri ile,
milletlerarası kurullarla, bunların temsilcilikleri ve temsilcileri ile,
müteakip bentler ve maddeler hükümleri saklı kalmak kaydıyla, temas ve
müzakereleri Dışişleri Bakanlığı eliyle, ilgili bakanlıklarla işbirliği
yapılmak suretiyle yürütülür” hükmü gereğince; tüm kamu kurum ve kuruluşları,
sürekli veya geçici olarak yurt dışına gönderilen görevlileri aracılığıyla
gerçekleştirecekleri temasları ile çeşitli vesilelerle ülkemize davet etmeyi
öngördükleri kişiler hakkında evvelce Dışişleri Bakanlığıyla işbirliği ve
koordinasyon içinde hareket edeceklerdir.
Keza dış politikamızı ilgilendiren konularda üst düzey zevat
tarafından kamuoyuna yapılacak açıklamalar öncesinde Dışişleri Bakanlığı,
Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı ile koordine halinde olunacaktır.
Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.
Binali Yıldırım
Başbakan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder