“Today’s Zaman” gazetesinin Türkiye’den sınır dışı edilen Azerî yazarı Mahir Zeynalov, twitter sayfasında şöyle yazmış:
“Davutoğlu ‘Bahçeli Türkiye’yi IMF’ye borçlu kıldı, biz
ülkeyi ayağa kaldırdık’ diyor. Halbuki Kemal Derviş’in mali politikasını
değiştirmediler. AKP, Derviş’in kriz yönetimi ekonomi politikasına dokunmadı ve
ülke bu sayede krizden çıktı. Ama her yerde onu yuhalattılar. Biraz vefa...”
Bu mesaj, üç bakımdan değerlendirilmeyi hak ediyor:
1-Bu konuda doğru söylüyor.
2-Ancak konunun çok önemli bir kısmına hiç temas etmiyor.
3-AK Parti’nin Kemal Derviş’e vefa göstermesini istiyor…
Kısaca inceleyelim:
Kemal Derviş, İngiltere’de Londra Ekonomi Okulu’ndan ekonomi
alanında lisans ve lisansüstü derecelerini aldıktan sonra ABD’nin Princeton
Üniversitesi’nde doktorasını yaptı.1973-77 yılları arasında ODTÜ ve Princeton
Üniversitesi’nde ekonomi alanında ders verdikten sonra, 1977’de Dünya
Bankası’na girdi. Bu kurumda 1996 yılında Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan sorumlu
başkan yardımcılığına yükseldi.
Kemal Derviş, Bülent Ecevit-Mesut Yılmaz-Devlet Bahçeli
koalisyon hükümetinin işbaşında olduğu bir dönemde, “Küresel Sermaye”
tarafından özel bir operasyonla çıkarılan 2001 krizinin hemen ardından
Türkiye’ye gelerek, Meclis dışından Bakan olarak atandı ve “Ekonomiden Sorumlu
Devlet Bakanı” oldu. Derviş, For a Better Globalism (Daha iyi bir Küreselleşme
için) kitabının iki yazarından birisiydi ne de olsa…
Tıkır tıkır işleyen bir operasyondu…
2002 Ağustos ayında Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli ile
görüş ayrılığına düşerek görevinden istifa ettikten sonra İsmail Cem ve
Hüsamettin Özkan ile birlikte Yeni Türkiye Partisi’nin kuruluş çalışmalarına
katıldığı halde, bu partiye katılmayarak Cumhuriyet Halk Partisi’nden
milletvekili adayı olması ve 3 Kasım 2002 seçimlerinde milletvekili seçilmesi
de hayli ilginçti…
Daha sonra iktidara gelen AK Parti’nin, Kemal Derviş’in
uygulamaya geçirdiği “Güçlü Ekonomi Programı”nı uzun süre uygulamaya devam
ettiği doğru. Ancak o dönemde AK Parti, ağırlıklı olarak AB çizgisini
benimseyen Abdullah Gül’ün nüfuzu altındaydı. Bir başka ifadeyle AK Parti, o
dönemde “Küreselleşmeci bir AB partisi” durumundaydı… AK Parti, Erdoğan’ın
partideki hâkimiyeti arttıktan sonra “AB partisi” olmaktan uzaklaştı ve önemli
ölçüde “küreselleşme karşıtı” bir rotaya oturdu…
Bugün itibariyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan, küreselleşme ile
mücadele eden Obama-Putin ittifakı içerisinde yer alıyor. Fethullah Gülen
Cemaati ise, tam karşı cephede; (ABD’nin Obama muhaliflerini de içine alacak
şekilde) “Küresel Sermaye-AB ittifakı” içerisinde yer alıyor. “AK Parti-Cemaat
çatışması”nın temelinde de bu cepheleşme var.
Mahir Zeynalov, AK Parti’nin Kemal Derviş’e vefa
göstermesini istemekle, “Cemaat”in “Küresel Sermaye” ittifakında yer aldığını
-anlayanlara- açıkça beyan etmiş oluyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder