Muhafazakâr medyamızın kültür-sanat muhabirleri ve
editörleri de çok sevdiler bu “salon faaliyetleri”ni. Kokteyller, sergi
açılışları, toplantılar, konserler, galalar, prömiyerler, konferanslar... “Ne
güzel; artık devran döndü, en güzel salonlarda artık biz varız” diye düşünüyor
olmalılar ki, şen şakrak dolaşıyorlar... Çünkü Avrupalı gibi düşünüyorlar.
Dikkat ediniz, salonlarda harlanan bir kültür, her geçen gün biraz daha sosyal
hayattan siliniyor... Caddelerden, sokaklardan, evlerden çekilen bir kültür,
ancak salonlarda var olabiliyor. Buna kültür denir mi? Böyle bir kültürle medeniyet
tesis edilebilir mi? Kültür mahfilleri bu hususlara dikkat çekmeyeceklerse
kimler çekecek?
“Kültürel iktidar” mı demiştiniz? Efendim?
Bu bir “köşe yazısı” ya da “makale” değil. Dolayısıyla bu
birkaç satırın içinde meselenin farklı cepheleri yok. Ben sadece işaret
ediyorum. Konu müzakere edilmeye başlanırsa, elbette söyleyeceklerimiz de
genişler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder