26 Ağustos 2016 Cuma

FETÖ ihbarları

İzmir İl Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya, “FETÖ ile mücadele” konusunda kendilerine yapılan ihbarları 3 maddede tasnif etmiş.

1- 15 Temmuz’da FETÖ'nün gerçek yüzünü gördükten sonra ihbarda bulunanlar.

2- Sorun olarak gördükleri ticarî, siyasî, duygusal alanda rakibi olanları ihbar edenler. (Yani şahsî husûmetleri sebebiyle ihbarda bulunanlar)

3- Yoğun bir şekilde örgüte yönelik operasyonlar olduğunu gören FETÖ üyelerinin, mücadelede güç kaybı yaratmak ve emniyet teşkilâtını meşgul etmek için yaptıkları asılsız ihbarlar...

(Kaynak: haberturk.com)

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Aklını kullanmamanın da bir bedeli vardır...

Fethullah Gülen’e hâlâ sevgi ve saygı duyanlar varsa, başlarına gelebilecek her türlü belâya rıza gösteriyorlar demektir... Allah’ın kendilerine bahşettiği en büyük nimet olan akıllarını kullanmamakta ısrar ediyorlarsa, kabul etmelidirler ki, insanoğlunun aklını kullanmamasının da bir bedeli vardır...

Devlet, halkın kafasına sürekli yeni korkular dolduran medyaya “Dur” demeyecek mi?..

“Psikolojik harekât” unsurlarının bol miktarda kullanıldığı tam bir istihbarat savaşlarının ortasında olduğumuz gayet açık... Ancak, tuhaf bir durum var. Hükümetin kontrolünde olduğu düşünülen medya organlarından da her gün halka yeni korkular iletildiğini görüyoruz. Duruma hakim devletlerde, bunun tam tersi olur. Büyük tehlikeler varsa bile bu tehlikeler, doğrudan halka aktarılmaz, devlet birimleri, gerekli tedbirleri alır ya da almaya çalışır... Devlet, halkın gerilimini sürekli yükselten bu haberlere neden müdahale etmiyor? Toplumda infiale sebep olan / olabilecek bu tür haberleri pervasızca yayan medya kuruluşları neden uyarılmıyor?.. Vatandaşların birey olarak alabilecekleri tedbirler, sınırlıdır. Birtakım tehlikeler varsa, açık açık, vatandaşların alabilecekleri tedbirler sıralanmalı; vatandaşların birey olarak alabilecekleri tedbirler yoksa, bu sıkıntılar halka bu derece hissettirilmemeli, medyanın bu sorumsuz yayınlarına artık bir “Dur” denilmelidir... Devlet, milletine güvensizlik değil, güven telkin etmelidir...

13 Ağustos 2016 Cumartesi

Profesör Bakan

Orman ve Su İşleri Bakanımız Prof. Dr. Veysel Eroğlu, “Bundan sonra 5'ten az çocuğu olanı Genel Müdür yapmayacağım” demiş. Kendisinin 4 çocuğu var, bakan olmuş... 2 torununu da hesaba katıyor ve 6 çocuğum var diyor... Düşünmeden söylenmiş sözlerle anlık popülerlikleri ne çok seviyoruz! İfrat ile tefrit arasında gidip gelmeler...

Normalleşmeye niyetimiz yok... Koskoca bakan, üstelik profesör... Hadi, nüfus oranının önemini vurgulamak için mübalağa yapıyor diyelim; ama kamuoyu bu tür sözleri öyle anlamıyor ki... Nüfus meselesi, stratejik bir konu. Böyle ayağa düşürülmemeli, paspasa çevrilmemeli...

“Demokrasi Nöbetleri”

Başbakan Binali Yıldırım, “Olağanüstü Hal işi bizim işimiz. Biz nöbetteyiz. Onlar (halk, millet) rahatına baksın. Onların yerine biz göz kulak oluruz her şeye” demiş.

İşte devlet adamı üslûbu bu olmalıdır. Aksi halde, “Devlet uyuyor, millet nöbet tutuyor” görüntüsü oluşturmak, milletin devlete olan güvenini sarsar...

“Gerçek Hayat” dergisine o dosyayı hangi odaklar servis etmişti?..

9 Ağustos’ta, “Ey iktidar medyası, söyle, sana nasıl güveneceğiz?” başlıklı bir yazı yayınlamıştım. Ya o hengâmede fark edilmedi, ya anlaşılmadı, ya da kimsenin işine gelmedi... O yazıma, önemli bir ilâvede bulunarak tekrar yayınlıyorum...

“Türkiye’nin en yerli dergisi” mottosuyla yayınlanan “Gerçek Hayat” dergisi, 18 Ocak tarihli sayısında özel bir “Erdoğan’a çok uluslu darbe planı” dosyasıyla çıkmıştı... Yani 15 Temmuz darbe teşebbüsünden aylar önce...

Fakat ilginç olan, askerlerin Erdoğan’a karşı kışkırtılacağının da kaydedildiği İbrahim Karagül imzalı o haberde, darbe teşebbüsünün Birleşik Arap Emirlikleri’nin finansörlüğünde, Rusya ve İran desteğiyle gerçekleştirileceği yazıyordu.

Mustafa Kamalak da özür dileyecek mi?

Millî Görüş tabanında bir kanaatin giderek yayıldığı görülüyor. Özetle deniyor ki, “Bakın gördünüz mü; herkes bu Fethullah Gülen’e aldanmış ama bir tek Erbakan hocamız aldanmamış. O halde, yeniden Erbakan’ın yoluna dönelim...”

Rahmetli Erbakan’ın en büyük hayali, emperyalist sömürü mekanizmasının çarkları arasında öğütülmekten kurtulmak için, İslâm Birliği’ni sağlamaktı. Bunun, İslâm Ortak Pazarı, ortak para birimi gibi alt başlıkları vardı. Harika bir idealdi; ama Amerika 28 Şubat darbesiyle Erbakan Hükümeti’ni devirirken, hiçbir İslâm ülkesinin yönetimi ona destek vermedi. Çünkü halkları Müslüman olan ve Erbakan’ı seven bu ülkelerin yönetimlerinden bir kısmı Amerika’nın, bir kısmı da İngiltere’nin kontrolündeydi... Sadece, devrilişini seyrettiler...

Peki yakın dönemde Saadet Partisi nasıl bir tavır takındı? Fethullah Gülen’in yanında yer almadı mı?.. Özür dileme yarışı başladığına göre, meselâ Mustafa Kamalak da özür dileyecek midir?..

Şunu söylemek istiyorum: Mesele sadece FETÖ meselesi değildir...

Küresel Sermaye ile mücadele

“Gezi Parkı Olayları”ndan itibaren bu sayfaya defalarca kaydettiğim üzere, eski adıyla “Gülen Cemaati”, yeni adıyla “FETÖ” ile mücadele, esasen “Küresel Sermaye” ile mücadeledir. Meseleyi sadece “Devlete ve sivil topluma sızmış bir cemaat” olarak görürsek, yanılırız. FETÖ, dünyanın en büyük soygun şebekesi olan “Küresel Sermaye”nin ahtapot kollarından sadece bir tanesidir. Onunla mücadeleyi, onun tuzaklarına düşmeden yürütmek gerekir... Bu, uluslararası bir savaştır ve uluslararası arenada ittifaklarınızın olmasını gerektirir...

Başbakan doğru söylemiş

Çankaya Köşkü'nde medya temsilcileriyle bir araya gelen Başbakan Binali Yıldırım, “Bu örgütle irtibatı kendi isteğiyle, kendi azmiyle olanlarla, hasbelkader ilişki içinde olmuş olanları birbirinden ayırmamız gerek” demiş. Doğru söylemiş...

Yılanın başını ezmek

Rahmetli Mahir Kaynak derdi ki, “Bir gün evinizin bahçesinde başı ezilmiş bir yılan görürseniz, ‘Kim yaptıysa Allah ondan razı olsun’ deyip geçmeyin. Yılanın başını kimin ezdiğini bulun. Zira bu gün yılanın başını ezen, yarın sizin de başınızı ezebilir...”

Herhalde şunu demek isterdi: Bazen bazı dış güçler, kendi çıkarları için size yardım edebilirler. Siz, yardım eden bu gücün hangi güç olduğunu doğru tespit edemezseniz, bir gün ona karşı da tedbir almanız gerektiğinde, kim olduğunu bilmediğiniz için tedbir alamazsınız...

ABD medyasının hipnoz seansları

ABD medyasının hipnoz seanslarına maruz kalmamak için, televizyon izlemiyorum. Bir televizyon programında yap-boz’un (puzzle’ın) bir parçası sayılabilecek kayda değer bir söz söylenmişse, daha sonra o programın videosunu bulup izliyorum. Biliyorum ki, ben kendimi kontrol etmezsem, medya beni kontrol eder. Oysa özellikle böyle zamanlarda, bağımsız, soğukkanlı ve mantıklı düşünmek gerekir...

8 Ağustos 2016 Pazartesi

Sizi de içine atacakları kaynayan bir kazanın ateşine kendi ellerinizle odun taşımayı ne kadar da çok seviyorsunuz!..

Yenikapı’da 5 milyon vatandaşımız tek vücut oldu. Harikulâde, muhteşem! Hakikaten muhteşem... 5 milyon, bazı Avrupa ülkelerinin nüfusundan bile fazla; evet, doğru... Fakat bu fotoğraf sizi yanıltmasın. Zira arka planda toplumun farklı katmanları ve dinî gruplar arasında hızla yükselen bir gerilim var. Dinî motifli neredeyse bütün gruplar, cemaatler arasında bir husûmet dalgası giderek büyütülüyor... Diğer taraftan bazı odaklar, HDP’nin Yenikapı mitingine davet edilmeyişinden hareketle, bir süredir Kürt vatandaşlarımıza, “Bakın, Yenikapı mitingine herkesi davet ettiler, bir tek bizi, Kürtleri davet etmediler. Bu devlet, Kürtlere ayrımcılık yapıyor. Bu devlet, Kürt düşmanı!” şeklinde korkunç bir telkinde bulunuyorlar...

7 Ağustos 2016 Pazar

Geriye kalan

Bir kâbustu, bitti... Geriye sadece, insanlığı olan insanlar kaldı...

Erdoğan en çok TSK’nın yapısının değiştirilmesine dair eleştirilerden etkilenmiş...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Demokrasi ve Şehitler Mitingi”ndeki konuşmasına 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü de selâmlayarak başlaması, altı çizilebilecek bir ayrıntı olarak kaydedilebilir. “Siyasî parti genel başkanları da burada” diyerek idam cezasını gündeme getirmesi, bu konuda ısrarlı olacağını gösteriyor.

İsim vermeden eski Genelkurmay Başkanlarından İlker Başbuğ’a atıfta bulunarak askerî okulların kapatılmasına dair eleştirilere cevap verme ihtiyacı duyması, bu konudaki eleştirilerin etkili olduğunu gösteriyor. Ancak eleştiriler sadece askerî okulların kapatılmasına yönelik değil, TSK’nın yapısının değiştirilmesine yönelik... Anlaşılıyor ki, bu konuya dair tartışmalar, büyüyerek devam edecek...

“Demokrasi Nöbeti” sırasında vatandaşlara hizmet veren belediyelere teşekkür ederken, keşke kaymakamlıkları ve valilikleri unutmasaydı... (Bu arada, daha önce söylediği gibi mitingin canlı olarak yayınlandığı dev ekranlardan birisinin de Pensilvanya’ya kurulup kurulmadığına temas etmedi...) “Demokrasi Nöbeti”ne çarşamba günü son verileceğini söyledi. Neden? İlginç!..

Millet devletsiz, devlet ordusuz olmaz...

TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “Millet devletsiz, devlet ordusuz olmaz; ama ordu, sadece millet çağırdığı zaman kışlasından çıkar” cümlesi, güzel bir cümleydi...

Yıldırım, zayıf kaldı

“Demokrasi ve Şehitler Mitingi”nde Başbakan Binali Yıldırım'dan -sadece- hamaset yüklü bir konuşma değil, daha ufuk açıcı siyasî tesbitlerde bulunmasını beklerdim... Çok bağırdı ama söylemleri zayıf kaldı...

“En büyük asker, bizim asker!”

“Demokrasi ve Şehitler Mitingi”nde Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar konuşurken, vatandaşlarımızın “Türkiye seninle gurur duyuyor / En büyük asker, bizim asker!” diye slogan atmaları, milletimizin temyiz kabiliyetini, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne kurumsal olarak sahip çıkan ferasetini, basiretini göstermesi bakımından muhteşem bir gösterge...

Adalet

“Demokrasi ve Şehitler Mitingi”nde Devlet Bahçeli’nin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun adalete ve hukukun üstünlüğüne yaptıkları vurgular çok yerindeydi. Her ikisine de teşekkürler...

Baykal’a üstü kapalı tehdit mi?

turktime.com yazarı Talat Atilla, CHP'nin “kaset komplosu” ile devrilen eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a, “Darbe başarılı olsaydı, Cumhurbaşkanı mı olacaktınız?” diye sormuş. Baykal da, “Talat Bey, böyle bir şey düşünülebilir mi? İlk kez sizden duyuyorum. Böyle şey olur mu?” diyerek şaşkınlığını ve tepkisini dile getirmiş.

Bu olağanüstü derecede anormal soruyu okuduğumda aklıma ilk gelen düşünce şu oldu:

Acaba bu soru, “Eğer aykırı şeyler söylersen seni de darbeci ilân ederiz” anlamına gelen bir gözdağı, bir tehdit olabilir mi?.. 15 Temmuz'un ne çok muamması var!..

Cinnet halinin sonuçları

Şunu üzülerek bu sayfaya not düşeceğim: Uluslararası arenada bundan sonraki dönemde ülke olarak bizi en fazla sıkıntıya düşürecek olan şey, 15 Temmuz sürecinde yaptığımız hatalar olacak... Kahramanlık, akılla birleşseydi, “kazandık ve kurtulduk” diyebilirdik; ama diyemeyeceğiz...