26 Eylül 2017 Salı

Önce sakin ol!

Kan revan içinde, yaralı bir yakınınızı acil serviste doktora götürmüş olsanız ve doktor, yaralıyı görünce soğukkanlılığı terk edip telâşlansa, öfkeyle bağırıp çağırmaya yahut üzüntüsünden ağlamaya başlasa, siz, o doktorun isabetli ve başarılı bir müdahalede bulunabileceğinden emin olabilir misiniz?

Uluslararası bir kriz de, bir doktor soğukkanlılığı içinde değerlendirilmelidir. Eğer böyle bir kriz, telâşla, heyecanla, öfke patlamalarıyla, kahramanlık nutuklarıyla yahut gerilim yüklü üzüntü beyanlarıyla değerlendirilmeye başlanmışsa, sağlıklı bir analizden bahsedilemez. Mesele, bütün boyutlarıyla değerlendirilmiyor demektir. Böylesi durumlarda medya yoluyla oluşturulan psikolojik duygu dalgasının, hangi devletlerin politikalarıyla örtüştüğüne bakmak gerekir. Oluşan siyasî dalga, bizim, kendi devletimizin politikası mıdır, yoksa oyun kurucu devletlerin bir psikolojik harekâtı mıdır?..

Her görüşü dikkate almayan, meseleyi bütün boyutlarıyla masaya yatırmayan, bütün ihtimalleri gözden geçirmeyen bir yaklaşım tarzı ile analiz yapılabilir mi? Bir oyun, bir kurgu, bir senaryo, bir tuzak varsa, böyle bir yaklaşımla fark edilip tedbir alınabilir mi?.. Kahraman bir millet olduğumuzdan şüphemiz yok; ama biraz da aklımızı kullanmayı öğrensek...

15 Eylül 2017 Cuma

“Ekmek karneli günler” eleştirisi, bir ekmek gibi bayatlamadı mı?


Her seçim döneminde iktidar partisinin seçim mitinglerinde, CHP’ye yönelik eleştirilerin vazgeçilmez şablonlarından birisi de “ekmek karneli günler”dir. İktidar partisinin miting konuşmacıları, kendi iktidar dönemlerinin refah seviyesini geçmişle mukayese etmek için, taa 1940’lı yıllara giderler. Oysa bu yıllar, 2. Dünya Savaşı yıllarıdır. Türkiye, Balkan Savaşlarının yıkıcı, sarsıcı etkilerini üzerinden atabilmiş değildir. 2. Dünya Savaşı’na girmemiştir ama yoksulluk diz boyudur. Erkekler, tedbir olarak silah altına alınmıştır, buğday üretimi çok azalmıştır. Buğdayın un hâline getirilmesi aşaması da zorlaşmış olmalıdır. 1938-1945 yılları arasında ülkenin tarım üretimi, 3 milyon ton azalmıştır. Pahalılık ve karaborsacılık başlamıştır… Salgın hastalıklar da cabası…

14 Eylül 2017 Perşembe

Başkalarının kurgularını kendilerinin operasyonları zannedenler...

AK Parti tabanında iktidara ve yöneticilerine karşı giderek daha yüksek sesle dile getirilmeye başlanan eleştiriler, tepkiler, yargı alanında sergilenen adaletsizliklerin tabii bir sonucu mu; yoksa o adaletsizlikler ve “eleştirilerin fiilen yasaklanması” yoluyla oluşturulan baskı atmosferi, bu tepkilerin doğması için bilinçli olarak mı kurgulanmıştı?

Eğer bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halk desteğinin azaltılması için yapılmış bilinçli bir kurgu ise, kabahat kimdedir? Muhalif cephenin giderek büyümesine sebep olan hataları, yanlışları art arda hayata geçiren iktidarda mı, yoksa “Yeter artık!” demek durumunda kalan parti içi muhalefette mi?..