Her seçim döneminde iktidar partisinin seçim mitinglerinde, CHP’ye yönelik eleştirilerin vazgeçilmez şablonlarından birisi de “ekmek karneli günler”dir. İktidar partisinin miting konuşmacıları, kendi iktidar dönemlerinin refah seviyesini geçmişle mukayese etmek için, taa 1940’lı yıllara giderler. Oysa bu yıllar, 2. Dünya Savaşı yıllarıdır. Türkiye, Balkan Savaşlarının yıkıcı, sarsıcı etkilerini üzerinden atabilmiş değildir. 2. Dünya Savaşı’na girmemiştir ama yoksulluk diz boyudur. Erkekler, tedbir olarak silah altına alınmıştır, buğday üretimi çok azalmıştır. Buğdayın un hâline getirilmesi aşaması da zorlaşmış olmalıdır. 1938-1945 yılları arasında ülkenin tarım üretimi, 3 milyon ton azalmıştır. Pahalılık ve karaborsacılık başlamıştır… Salgın hastalıklar da cabası…
Türkiye’de de işte bu sebeple; yani, hem ekmek tüketimini
kontrol altına almak, hem de ekmek karaborsasına engel olmak için, ekmek,
karneye bağlanmıştı. Bir başka ifadeyle, herkesin ekmek alabilmesini sağlamak
için… Her ailenin kişi başı ekmek tüketme hakkı belirlenmişti ve aileler ancak
o kadar ekmek alabiliyorlardı. Aldıkları her ekmek de, karne diye tabir edilen
belgelere kaydediliyordu.
Şimdi, o dönemin korkunç şartlarını, imkânsızlıklarını,
mahrumiyetlerini bir kenara bırakıp, sırf seçim propagandası olsun diye, “CHP o
kadar kötü, o kadar başarısız, o kadar beceriksiz, o kadar halk düşmanı bir
partidir ki, ekmeği bile karneye bağlamıştır” demek, dürüst bir tavır değil.
Acaba iktidar partisi, 2. Dünya Savaşı’nın o zor şartlarında iktidar olsaydı, oldukça
kısıtlı miktardaki unla halkın tamamını doyurmak için nasıl bir yol
bulabilirdi? Diyelim ki bulurdu; ama bundan nasıl emin olacağız? 40’lı yıllara
dönemeyiz ki…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder