19 Kasım 2018 Pazartesi
“Bana göre demokrasi”
İktidar ve onun eteğine tutunan MHP, BBP, demokrasiyi sadece
kendilerinin lehine sonuçlar doğurduğunda destekliyor, kendilerini rahatsız
eden sonuçlar doğurduğunda ise bütün kurallarını ayaklar altına almaktan
çekinmiyor... Beyler, bu rejime demokrasi denmez...
Bir avuç insana mı kaldık?
Ekranlardaki tartışma programlarında hep aynı isimler...
Gören de 81 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti, bunca yıldır başka hiç adam
yetiştirmemiş zannedecek. Allah aşkına, koskoca Türkiye’yi 10-15 kişi mi temsil
ediyor? Bu ülkeye yazık ediyorlar
17 Kasım 2018 Cumartesi
Türkiye’de geçen 50 yılım…
Türkiye’de 1970’li yıllar, yoksulluk ve iç savaş yıllarıydı.
Babalar üç kuruşa çalışıyor, oğulları birbirini vuruyordu. 1980’de darbe oldu.
Ölümler durdu ama iliğimiz sömürüldü. Kimliğimizi kaybettik. 1990’lar faili
meçhul cinayetlerle ve PKK terörüyle dolu derin yıllardı.
2001’de ekonomik kriz, 2002’de kurgulanmış, altın tepside
sunulmuş bir iktidar... 2004-2007 arası Kuzey Irak, Barzani tartışmaları... AB
rotasına giren Türkiye ve karşıtlarının çatışması... 2010, referandum
meferandum, gizli tuzaklar... 2012 MİT krizi, 2013 Gezi Parkı olayları...
Aynı yıl 17-25 Aralık operasyonları... 2016, 15 Temmuz
karanlık darbe teşebbüsü... Ardından OHAL, KHK’lar, toplumsal alt üst
oluşlar... Adalet komada… 2018, 16 Nisan anayasa değişikliği referandumu... “Evet”
dersen vatansever, “hayır” dersen vatan hainisin...
24 Haziran milletvekili ve Cumhurbaşkanı seçimleri... “Adam
kazandı...” Ardından başkanlık sistemine geçiş... Milletvekilleri oyuncu,
bakanlar sekreter, Meclis devre dışı... Kısa süre sonra ekonomik kriz...
İflaslar, iflaslar, fabrika yangınları...
Benim 50 yılım böyle geçmiş... Arık sadece çocuklarımız için
yaşayacağız…
Etiketler:
16 Nisan referandumu,
17-25 Aralık operasyonları,
AB,
adalet,
başkanlık sistemi,
ekonomi,
ekonomik kriz,
faili meçhul cinayetler,
KHK,
MİT,
PKK,
terörle mücadele,
vatan hainliği,
vatanseverlik
1 Kasım 2018 Perşembe
AK Parti
Daha önce de yazmıştım. Bana göre AK Parti, artık bir
siyasî parti değil. AK Parti, hayli zaman önce, sadece kendi taraftarlarına iş
ve menfaat sağlayan bir “İş ve İşçi Bulma Kurumu”na dönüştü. Mitinglere ve
açılış törenlerine kalabalık toplamakla, afiş ve bayrak astırmakla görevli bir “taşeron
firma” gibi adeta… Bir ajans, ya da bir şirket gibi… Gündeminde demokrasi,
adalet, hak, hukuk yok artık… Kalkınma hamlesi yapabilecek kadroları da yok… O,
renklerle, ışıklarla, seslerle, bayraklarla süslenmiş ve üzeri örtülmüş bir
enkaz… Bir harabe… Ölmüş de cenazesini kaldıran yok…
“Mücadele” diline evet; ama “kavga” diline hayır!
“Mücadele” diline evet; ama “kavga” diline hayır!
Evet, “kavga”dan kaçıyorum; ama “mücadele”den geri
durmuyorum.
Çünkü şunu görüyorum: Hepimizi birbirimizle kavga
ettirmeye çalışıyorlar.
Bu bir tuzak!..
Rektör Taşaltın, acaba (aslında) neden görevden alındı?
Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın,
Akit TV’de yayınlanan “Pazar Manşeti” programında, “İslâmî olarak
Cumhurbaşkanına şu anda itaat etmek, farz-ı ayindir. Karşı gelmek de harpten
kaçmak mânâsında haramdır” demişti.
Tabiî olarak sözleri tepkilere sebep oldu. Ardından bu
gün, Taşaltın’ın istifa ettiğini öğrendik. Aynı gün YÖK de bir açıklama
yaparak, “Akademi camiamızdaki bütün değerli hocalarımızın ve bilhassa karar
alma mevkilerinde bulunan sayın idarecilerimizin söz ve fiillerinin ölçülü,
makul, ilmî çerçevede ve toplumun hassasiyetlerini gözetir şekilde olmasına
azamî dikkat göstermelerinin ehemmiyeti bir kez daha ortaya çıkmıştır”
uyarısında bulundu.
Bu uyarıdan anlaşılıyor ki, Prof. Taşaltın istifa
etmemiş, YÖK onun istifasını istemiş…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)