Kamudaki yer değişiklikleri,”Cemaate operasyon” olmanın
ötesinde, asıl oyun kurucu yabancı gücün devlete sızmasını engellemektir...
Cemaat tabanının, cemaatin büyük bir küresel güç tarafından kontrol edildiğini
kabullenemiyor olmasını da anlayışla karşılamak gerekir. Cemaat, o müzmin
kibrinden kurtulmalıdır. Bilmelidir ki, arkasındaki o küresel destek kesildiği
an, aslında çok güçsüz olduğu ortaya çıkar. Cemaat, bugüne kadar “kibir” hatırlatmasını
sadece Başbakan’a yönelik olarak yaptı; oysa bu hatırlatmaya önce kendisinin
ihtiyacı vardı... “28 Şubat’ta bile böyle zulüm görmedik” yakınması isabetsiz.
Hedef, bu çalışkan ve fedakâr insanlar değil, onları kullanan küresel güç.
Sorumluluk, Cemaat’in üst yönetimine aittir. Bu yapıyı bir siyasî teşkilata
çevirmek onların fikri değilse bile, buna teşne olmayabilirlerdi. Ayrıca,
Cemaat’in zannedildiği gibi homojen bir yapıdan oluştuğunu hiç zannetmiyorum.
Çok farklı görüşler var; ama dışarıya yansıtılmıyor.
Bir örtünün altına saklanmış bir suçlu düşünün. Siz ona
vurduğunuzda hâliyle örtüye de vurmuş olursunuz. “Cemaat”, işte o örtüdür.
Kaçınılmaz bir durum. Hedef, kesinlikle ibadetlerini hassasiyetle ifa eden,
malını mülkünü “Hizmet”e bağışlayan “adanmış ruhlar” değil. Taban da bunu
anlamalı.
Tekrar kaydedelim: Asıl savaş, “ulus devlet” yapısıyla “küresel
sermaye” yapısı arasındaki dünya savaşıdır. Bu savaş, sadece Türkiye’de değil,
pek çok ülkede devam ediyor. Savaşan iki ordu düşünün. Askerler birbirlerini
tanımazlar bile. Kişisel husumetleri yoktur. Hedef, o ordunun arkasındaki
güçtür. Öyle değil mi?..