Siyasette son birkaç yılın en çok tartışılan konularından biri, muhalefetin etkisiz hāle gelmesi, iktidarı değiştirme gücünü kaybetmesi. Muhalefet, bu sebeple çok eleştiriliyor, beceriksizlikle, kendisine bağlanan umutları tüketmekle suçlanıyor. Bu eleştirinin haklı tarafları olmakla birlikte, bana göre temel sebep bu değil. Temel sebep, partiler üstü kalması gereken devlet mekanizmasının, bu ülkeyi demokratik bir ülke olmaktan çıkarmış olması. Muhalefet, sivil toplum kuruluşları ve medya hangi ülkelerde etkili olur, sonuç alır? Sadece demokratik ülkelerde. “Devlet gücü” karşı konulması çok zor bir güçtür. Toplumu şekillendiren eğitim kurumları, yargı, güvenlik güçleri ve hazine onun elindedir. “Sivil toplum”, böyle bir güce karşı ne yapabilir? “Demokratik siyaset”, sadece demokratik ülkelerde yapılabilir. Dolayısıyla, önce devletin bir karar verip tercihte bulunması, ülkenin yeniden demokratik bir ülkeye dönüşmesinin kanallarını açması gerekir. Ben, bu sebeple zaman zaman “Devletin aklını başına almasını bekliyoruz” diye yazıyorum da bana kızanlar oluyor. “Bu, muhalefeti pasifize eden, direnişi kıran bir anlayış” diyorlar. Direniş ruhunuza saygı duyuyorum ama lütfen gerçekçi olun. Bu ülkede artık Anayasa Mahkemesi kararları bile uygulanmıyor, daha ötesi var mı? Siyasî partiler ya da sivil toplum kuruluşları, hükümetin halkı sürekli yoksullaştıran ekonomi politikalarını ve hukuksuzluklarını, adaletten sapmış olmasını protesto etmek istiyor, anayasal bir hak olmasına rağmen gösteriler engelleniyor, yasaklanıyor. Şiddet kullanmadan, güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelmeden nasıl protesto eylemi yapacaksınız? Coplanacaksınız, biber gazıyla zehirleneceksiniz, tazyikli suyla sırılsıklam ıslandıktan sonra da “Aslanlar gibi direndik” tesellisiyle eve döneceksiniz. Peki, sonuç? Toplum adına sivil denetim yapmakla sorumlu olan medyanın tavrına ve diline bakın. “İzinsiz gösteri” tabirini kullanıyor. Oysa anayasaya göre önceden ilgili makamlardan izin alma şartı yok. “İzinsiz gösteri, polisin müdahalesiyle dağıtıldı” ne demek? “Sivil toplum kuruluşu” (STK) demek, “askerî olmayan kuruluş” anlamında bir sivillik değildir. “Sivil toplum kuruluşu” demek, devletle ve hükümetle hiçbir organik bağı olmayan, bağımsız kuruluş demektir. Bugün, bu bakımdan “bağımsız” kaç tane STK kaldı? Pek çoğu ya devletin ya hükümetin kontrolünde. “Susun” denince susuyor, “konuşun” denince konuşuyorlar. Ne yapmaları gerektiğine kendileri değil hükümet karar veriyor. Utanmadan bir de kendilerine STK diyorlar. Siz, etrafta bir “sivil toplum” görüyor musunuz? Muhalefet, artık büsbütün zıvanadan çıkmış olan hükümetle, mahalle kavgaları seviyesindeki faydasız ağız dalaşı ile vakit kaybetmek yerine, doğrudan devlet mekanizmasına seslenmeli, hukuktan, demokratik rejimden uzaklaşmanın bu ülkeyi uçuruma sürüklediğini, devlet açısından asıl “bekā meselesi”nin bu olduğunu ciddiyetle ve ısrarla anlatmalı, bu konuda düzenleyeceği etkinliklerle kamuoyunda bir farkındalık oluşturmaya çalışmalı. Yani devleti doğru bir tercihte bulunmaya zorlamalı. Aksi halde, demokrasinin adeta rafa kaldırıldığı bir ülkede demokratik yollarla sonuç almak pek mümkün görünmüyor. Demokrasi dışı yollara başvurmamız da söz konusu bile olamayacağına göre… Toplumdan çok şey beklemek hata olur. Toplumun niteliği ve seviyesi, demokrasi ve hukuk bilinci ortada. Milleti devlet şekillendirir; çünkü şekillendirme araçları onun elindedir.
13 Şubat 2024 Salı
Muhalefet ancak demokratik ülkelerde etkili olabilir
Siyasette son birkaç yılın en çok tartışılan konularından biri, muhalefetin etkisiz hāle gelmesi, iktidarı değiştirme gücünü kaybetmesi. Muhalefet, bu sebeple çok eleştiriliyor, beceriksizlikle, kendisine bağlanan umutları tüketmekle suçlanıyor. Bu eleştirinin haklı tarafları olmakla birlikte, bana göre temel sebep bu değil. Temel sebep, partiler üstü kalması gereken devlet mekanizmasının, bu ülkeyi demokratik bir ülke olmaktan çıkarmış olması. Muhalefet, sivil toplum kuruluşları ve medya hangi ülkelerde etkili olur, sonuç alır? Sadece demokratik ülkelerde. “Devlet gücü” karşı konulması çok zor bir güçtür. Toplumu şekillendiren eğitim kurumları, yargı, güvenlik güçleri ve hazine onun elindedir. “Sivil toplum”, böyle bir güce karşı ne yapabilir? “Demokratik siyaset”, sadece demokratik ülkelerde yapılabilir. Dolayısıyla, önce devletin bir karar verip tercihte bulunması, ülkenin yeniden demokratik bir ülkeye dönüşmesinin kanallarını açması gerekir. Ben, bu sebeple zaman zaman “Devletin aklını başına almasını bekliyoruz” diye yazıyorum da bana kızanlar oluyor. “Bu, muhalefeti pasifize eden, direnişi kıran bir anlayış” diyorlar. Direniş ruhunuza saygı duyuyorum ama lütfen gerçekçi olun. Bu ülkede artık Anayasa Mahkemesi kararları bile uygulanmıyor, daha ötesi var mı? Siyasî partiler ya da sivil toplum kuruluşları, hükümetin halkı sürekli yoksullaştıran ekonomi politikalarını ve hukuksuzluklarını, adaletten sapmış olmasını protesto etmek istiyor, anayasal bir hak olmasına rağmen gösteriler engelleniyor, yasaklanıyor. Şiddet kullanmadan, güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelmeden nasıl protesto eylemi yapacaksınız? Coplanacaksınız, biber gazıyla zehirleneceksiniz, tazyikli suyla sırılsıklam ıslandıktan sonra da “Aslanlar gibi direndik” tesellisiyle eve döneceksiniz. Peki, sonuç? Toplum adına sivil denetim yapmakla sorumlu olan medyanın tavrına ve diline bakın. “İzinsiz gösteri” tabirini kullanıyor. Oysa anayasaya göre önceden ilgili makamlardan izin alma şartı yok. “İzinsiz gösteri, polisin müdahalesiyle dağıtıldı” ne demek? “Sivil toplum kuruluşu” (STK) demek, “askerî olmayan kuruluş” anlamında bir sivillik değildir. “Sivil toplum kuruluşu” demek, devletle ve hükümetle hiçbir organik bağı olmayan, bağımsız kuruluş demektir. Bugün, bu bakımdan “bağımsız” kaç tane STK kaldı? Pek çoğu ya devletin ya hükümetin kontrolünde. “Susun” denince susuyor, “konuşun” denince konuşuyorlar. Ne yapmaları gerektiğine kendileri değil hükümet karar veriyor. Utanmadan bir de kendilerine STK diyorlar. Siz, etrafta bir “sivil toplum” görüyor musunuz? Muhalefet, artık büsbütün zıvanadan çıkmış olan hükümetle, mahalle kavgaları seviyesindeki faydasız ağız dalaşı ile vakit kaybetmek yerine, doğrudan devlet mekanizmasına seslenmeli, hukuktan, demokratik rejimden uzaklaşmanın bu ülkeyi uçuruma sürüklediğini, devlet açısından asıl “bekā meselesi”nin bu olduğunu ciddiyetle ve ısrarla anlatmalı, bu konuda düzenleyeceği etkinliklerle kamuoyunda bir farkındalık oluşturmaya çalışmalı. Yani devleti doğru bir tercihte bulunmaya zorlamalı. Aksi halde, demokrasinin adeta rafa kaldırıldığı bir ülkede demokratik yollarla sonuç almak pek mümkün görünmüyor. Demokrasi dışı yollara başvurmamız da söz konusu bile olamayacağına göre… Toplumdan çok şey beklemek hata olur. Toplumun niteliği ve seviyesi, demokrasi ve hukuk bilinci ortada. Milleti devlet şekillendirir; çünkü şekillendirme araçları onun elindedir.
Etiketler:
anayasa,
Anayasa Mahkemesi,
demokrasi,
hukuk,
muhalefet,
seçim,
sivil toplum,
STK
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder