- “Trol” adı verilen ve kimlikleri gizli, maaşlı sosyal
medya kullanıcıları, AK Parti / Erdoğan iktidarını savunmak maskesi altında, AK
Parti’nin dostları da dahil olmak üzere, toplumun önemli bir kesiminin
iktidardan nefret etmesine sebep olacak yayınlar yaptılar. AK Partili
siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar ve bürokratlar da dahil olmak üzere,
tecrübeli, aklı başında kim varsa hepsine hakaretler yağdırdılar, onları hain
olarak gösterdiler ve iktidar halkasının dışına ittiler. Bu troller, iktidarın
hatalarını eleştiren herkesi düşman ve hain olarak göstererek, iktidarın
uyarılmasına engel oldular ve daha fazla hata etmesini sağladılar. Artık, AK
Parti’nin hatalarına dikkat çekip onu uyaracak kimse kalmamıştı. İktidar, bu
trol sürecini destekleyip seyretmekle ne büyük bir tuzağın içine düştüğünü de
fark edemedi… Artık çok geç…
- Önce Erdoğan’ı “tek adam” hâline getirdiler. Bütün toplum,
her kararın onun iki dudağının arasında olduğuna inandırıldı. Böylece, birtakım
güç odaklarının gerçekleştirdiği stratejik operasyonlar, Erdoğan tarafından
yapıldığı zannedildiği için, muhafazakâr tabandan tepki görmeden kolaylıkla
yapılır oldu. Diğer taraftan, ülkedeki her kötü icraat ve olay da, kaçınılmaz
olarak Erdoğan’a mal edilir oldu. Bir taşla iki kuş… Hem Erdoğan adına
operasyonlar yap, hem de her kötü olay ona mal edilsin… Erdoğan, onun “tek
adamlaştırılmasına” karşı çıkanları düşman ilân etmek yerine doğru
anlayabilseydi, bu gün bu tuzağa düşmemiş olacaktı. Artık çok geç…
- Osmanlı İmparatorluğu’nu canlandırmak, ihya etmek hayali,
olabilecek en pespaye, en kalitesiz, en niteliksiz, en ciddiyetsiz yöntem ve
üslûpla, bütün dünyaya haykırıldı. Trollerin yönlendirdiği cahil kitle, şunu
bilmiyordu: Osmanlı’nın canlanması fikri, Batı devletlerinden önce Arap / İslâm
devletlerini ürkütürdü. Çünkü Osmanlı’nın canlanması demek, Arap
devletlerindeki hanedanların, ABD’nin gölgesinde zevk ü sefa süren kralların,
prenslerin saltanatının sona ermesi, bağımsızlıklarını kaybedip Türkiye’nin
güdümüne girmeleri demekti. Korktular, ürktüler ve Türkiye yerine Batı’ya
yöneldiler… Oysa Osmanlı hayalini yüksek sesle dile getirmek yerine, o güce
ulaşmak için sessiz ama samimi bir gayret gösterilseydi, Arap dünyasıyla karşı
karşıya gelinmeyebilirdi… Artık çok geç…
- Önce, Erdoğan’la Sultan 2. Abdülhamid’i özdeşleştirdiler.
AK Parti taraftarları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, günümüzün 2. Abdülhamid’i
olarak görmeye başladılar. Operasyonun ikinci aşamasında, AK Parti / Erdoğan
iktidarının sergilediği adaletsizliklere ve ülke yönetiminde gösterdiği başarısızlıklara
tepki gösteren herkes, kaçınılmaz olarak Sultan 2. Abdülhamid’e de düşman
olmaya başladılar. Burada hedef, Erdoğan’ın âkıbetini Sultan 2. Abdülhamid’in
âkıbetine sürüklemekti. İktidar, bu tuzağa da kendi elleriyle düştü. Tarihî bir
şahsiyet, sadece AK Parti’nin sembollerinden birisi hâline getirilmemeliydi…
Artık çok geç…
- 15 Temmuz sonrası süreci, AK Parti iktidarı yönetemedi. AK
Parti iktidarının yerine ve onun adına başka odaklar yönetti bu süreci. Ve bu
sürecin sonunda, toplumda sadece “FETÖ”ye karşı değil, bütün “İslâmcı”
kesimlerin yanı sıra, bütün tarikatlara, bütün cemaatlere, bütün dindarlara
karşı bir güvensizlik ve hatta düşmanlık oluştu. AK Parti, artık kendi
sosyolojik tabanını da zayıflatmıştı… İslâmcı-Muhafazakâr camianın yıllardır
kendince “mücadele” ettiği “resmî ideoloji”nin eski tahtına yeniden
oturabilmesi için artık bütün şartlar hazır hâle getirilmişti… Taban hilafet
hülyalarına dalmışken, karşılarında âniden Atatürkçü-Kemalist-Laik bir yönetim
modeli belirmeye başlamıştı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder