Dindarların bağnazları, Divriği Ulu Camisi’nin ve
Darüşşifası’nın kapısında, ışık yansımalarının sebep olduğu ve güya “namaz
kılan insan silûeti”ne benzettikleri gölgede bir hikmet ararlar. Oysa o, o
dönemde mimarî açıdan planlanmış bir yansıma olsaydı, adamın başında sarık
olması gerekirdi…
Atatürkçü bağnazlar da Ardahan’ın Damal ilçesinin Ata
Mahallesi’nde, Karadağlar’ın eteğine yansıyan Atatürk silûetini kutsarlar… Oysa
o benzerlik de tamamen tesadüfî bir ışık yansımasının sonucudur. Hurafelere
inanmak ve bağnazlık bakımından arada bir fark var mı? Herkes kendi
mahallesindeki bağnazlıklarla mücadele etmediği müddetçe, düşünce çıtamız
yükselebilir mi?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder