19 Ekim 2018 Cuma

Taktik

Emperyalist Batı devletleri, artık İslâm toplumlarının üzerine doğrudan Hristiyan kimliğiyle ve kendi askerî gücüyle gitmiyor. “Müslüman” ülkeleri, kendi menfaatleri istikametinde birbirleriyle çarpıştırıyor. Birbirini yemeye gönüllü bu kadar Müslüman varken, neden kendisi kayıp versin ki?..

İktidarın yanılgısı

AK Parti / Erdoğan iktidarı, kutuplaştırma politikasının tuzağına düşerek, daha en başta kaybetmeye başladı. Bu yöntemle iktidar süresini uzatabileceğini düşündü. Oysa bu yöntem, en fazla kendi iktidarının altının oyulmasına sebep oldu. Birleştirici bir üslûp, onu daha güçlü ve ülkesi için daha faydalı hâle getirirdi…

18 Ekim 2018 Perşembe

“Öğrenci Andı” ve zafer bunun neresinde?

Danıştay 8. Dairesi, ilköğretim okullarında törenle okutulan “Öğrenci Andı”nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmiş.

Yani,

“Türküm, doğruyum, çalışkanım.

Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak; yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.

Ey bugünümüzü sağlayan ulu Atatürk!

Açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta, hiç durmadan yürüyeceğime and içerim. Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.

Ne mutlu Türküm diyene!”

Öğrenci Andı

Danıştay 8. Dairesi, ilköğretim okullarında törenle okutulan “Öğrenci Andı”nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmiş… Hâlâ sembollerle, ideolojik mesajlarla meşgulüz. Çocukları sabah sabah bir araya toplayıp toplu halde “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” dedirtmenin bu ülkeye faydası nedir?

8 Ekim 2018 Pazartesi

“Baktılar ki ‘çılgın Türkler’ gene azıttı, vazgeçtiler…”
Cumhurbaşkanı, bu dayanaksız sözleri neden söyler?

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle seçim dönemlerinde yaptığı propaganda konuşmalarında sık sık, “IMF’ye olan borcumuzu sıfırladık ve artık İMF’ye borç verecek duruma geldik” dedi.

Ülke olarak IMF’ye olan borcumuzun tamamının ödenmiş olması, hiç şüphesiz hepimizi memnun eder; ama “IMF’ye borç vermek” ne demek ne demek oluyordu? IMF (International Monetary Fund / Uluslararası Para Fonu), ekonomik faaliyetlerini, üye ülkelerin katkılarıyla yürüten bir fon. IMF, borç isteyen bir teşkilat değil. Eğer kaynak artırma ihtiyacı duyarsa, bunu üye ülkelere duyurur ve üye ülkeler de kendi ekonomik durumlarına göre katkıda bulunurlar. Türkiye de IMF üyesi bir ülke. IMF bütçesine katkıda bulunabilecek durumda olduğunda katkıda bulunur; ama bu katkı bir “borç verme” işlemi değil. Teşkilatın üyesi çünkü. Dernek üyelerinin aidat ödemesi gibi bir şey… Kaldı ki Türkiye, son yıllarda böyle bir “katkı”da da bulunmadı.

Şehirlerimizi kimlere teslim edeceğiz?


Eğer erkene alınmazsa, 31 Mart 2019 Pazar günü Mahallî İdareler Genel Seçimi yapılacak.

Acaba, partilerin kaç tanesi, belediye başkanlıkları için hangi oranda şehir planlamacısı, mimar, şehir tarihçisi ya da kültür araştırmacısını aday gösterecek? Yoksa onlar yine azınlıkta kalıp, hukukçular, işadamları, müteahhitler, yahut malî müşavirler mi boy gösterecekler?

5 Ekim 2018 Cuma

Bu toprakların estetik seviyesini de yerle yeksan ettiniz!

Topkapı Sarayı’nın / Osmanlı Sarayının “Nakkaşhane” birimi, bir “tasarım” merkeziydi. Orada, en iyi ustalar, en iyi sanatkârlar görev alırdı. Nakkaşhâne’nin görevi, sadece sarayda kullanılacak olan eşyaları ve kıyafetleri üretmekten ibaret bir iş olarak görülmemeli. Nakkaşhâne, en iyi ustalar, sanatkârlar ve onların eserleri üzerinden bütün topluma bir kalite standardı ve estetik seviye sunardı. Bu örnekler, Anadolu’daki sanatkârların da belli bir seviyenin altına düşmelerini engellerdi. Dahası, Nakkaşhâne, bütün Osmanlı coğrafyasındaki el sanatları ürünlerinin bir üslûp bütünlüğü içinde olmasını da sağlardı.

Çiçekli, rengârenk erkek kıyafetleri yahut padişah kaftanları

Padişah kaftanlarının fotoğraflarına baktığımızda görüyoruz ki, pek çoğu çiçek, yaprak desenleriyle bezeli. Renk olarak kırmızı da kullanılmış, bordo da, sarı da, mavi de, yeşil de… Çiçekli, rengârenk kıyafetler… Ama o kaftanlar, hiçbirimizin gözüne “kadınsı” kıyafetler olarak gözükmez. Çünkü biliriz ki, o çiçekli, renkli kıyafetleri giyinen padişahlar, şehzadeler, paşalar, ağalar; iradeleri sağlam, güçlü kuvvetli, savaşçı, her biri kılıç erbâbı yiğitlerdi… Ağırbaşlı, oturaklı adamlar… Belli ki o desenleri ve renkleri, estetik, zarif, yani “değerli” buldukları için üzerlerinde taşımışlar; ama bu, onları “kadınsı” hâle getirmemiş…