5 Ekim 2018 Cuma

Çiçekli, rengârenk erkek kıyafetleri yahut padişah kaftanları

Padişah kaftanlarının fotoğraflarına baktığımızda görüyoruz ki, pek çoğu çiçek, yaprak desenleriyle bezeli. Renk olarak kırmızı da kullanılmış, bordo da, sarı da, mavi de, yeşil de… Çiçekli, rengârenk kıyafetler… Ama o kaftanlar, hiçbirimizin gözüne “kadınsı” kıyafetler olarak gözükmez. Çünkü biliriz ki, o çiçekli, renkli kıyafetleri giyinen padişahlar, şehzadeler, paşalar, ağalar; iradeleri sağlam, güçlü kuvvetli, savaşçı, her biri kılıç erbâbı yiğitlerdi… Ağırbaşlı, oturaklı adamlar… Belli ki o desenleri ve renkleri, estetik, zarif, yani “değerli” buldukları için üzerlerinde taşımışlar; ama bu, onları “kadınsı” hâle getirmemiş…

Peki, bugün erkekler, böyle çiçekli, rengârenk kıyafetler giyecek olsalar, tepkimiz nasıl olur? Muhtemelen nasıl olacağını buraya yazmayayım… Söylemek istediğim şey şu: Kıyafetlere dair değer yargılarımız, onlara yüklediğimiz anlama göre şekilleniyor. Bir Osmanlı padişahının üzerinde “ihtişamlı”, “heybetli”, “estetik”, “çok güzel” bulduğumuz bir kıyafeti yahut kumaş desenlerini ve renklerini, bu gün bir erkeğin üzerinde “kadınsı” olarak değerlendirebiliyoruz… Meselâ “kırmızı”yı eli kılıçlı bir yeniçeri şalvarında gördüğümüzde beğeniyoruz ama bu gün bir gencin pantolonunda gördüğümüzde aşağılayabiliyoruz…

Kıyafetlere dair değer yargıları, sadece inançlardan kaynaklanmıyor. Kendi döneminin, o yüzyılın genel eğilimlerine, toplumsal meşrûiyetine, kültürel yapısına; hâsılı ona yüklenen anlama göre de değişiyor. Bu, o kadar önemli ki, meselâ Osmanlı ordusunda “reform” yapılıp Batı tipi üniformalar giyildiğinde, yeni kıyafetler askere çok utanç verici gelmiş. Halk da zaman zaman alay edermiş o kıyafetlerle. Bu, bazı askerlere o kadar ağır gelirmiş ki, sırf bu sebeple intihar edenler olmuş…
İfrat-tefrit meselesinde elbette dengeli olunmalı, toplumsal algıyla çok fazla ters düşülmemeli, evet; ama bu konuda çok da önyargılı olmamalı. Herhangi bir kıyafeti tercih eden kişinin, ona hangi anlamı yüklediğini öğrenmeye çalışmalı. Yüklediği anlam problemli olabilir. Ona tepki de gösterebiliriz; ama önce anlamaya çalışmalı. O adam, o kadın, o delikanlı, o kız, o kıyafeti neden tercih ediyor?
Şunu da çok iyi biliyorum ki, günümüzde dünyanın en ünlü moda tasarımcılarının neredeyse tamamı, eşcinsellerden oluşuyor ve bu eğilim, onların tasarımlarına doğrudan yansıyor. Bu kadar masum da değil. Dünya moda sektörünün, “kadınsı erkek kıyafetleri” ve “cinsiyetsiz kıyafet” eğilimlerini yaygınlaştırmak için özel ve planlı bir faaliyet içinde olduğu da biliniyor.

Ne yapmalıyız? Ülke olarak kendi tasarımlarımızı kendi ölçülerimizle kendimiz yapmalıyız ve o tasarımlara yüklenecek anlamları da kendimiz belirleyebilmeliyiz. Sinsi faaliyetler içinde olanların ne yaptıklarını ve ne yapmak istediklerini de bilerek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder