Türkiye’de “sol” çevrelerin, özellikle AK Parti seçmenlerini
sık sık “koyun” olmakla suçladıkları malûm. Sol çevrelerin, bu ithamla; AK
Parti seçmenlerinin olayları sorgulamadan parti söylemlerine kayıtsız şartsız inanmalarını,
parti talimatlarına kayıtsız şartsız riayet etmelerini, zarar gördükleri bazı
hükümet icraatlarını bile sırf parti taassubu sebebiyle desteklemelerini yahut
tepki göstermeyip sessiz kalışlarını kastettikleri de bilinir. Doğrusu, pek de
haksız sayılmazlar; ancak acaba benzer konularda kendi seçmenleri ne
durumdadır?
2014 yılında, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve AK Parti
Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Melih Gökçek, bir televizyon programında, 30
Mart yerel seçimlerinde bazı grupların seçim hilesi yapacaklarını iddia
etmişti. Gökçek, ‘Çin’den getirilen mürekkebi uçan kalemlerle seçim
sonuçlarının değiştirileceği’ duyumlarını aldığını söylemişti.
CHP Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş ise,
Gökçek’in bu sözleri hakkında, “Kendi öyle bir şey yapacak herhalde. Ben fazla
bir şey söylemek yerine bu duruma ‘paranoya’ diyorum. Kendisi iktidar
partisinin belediye başkanı. Bunu televizyonda açıklamak yerine Yüksek Seçim
Kurulu’na şikayet etmeli. Ya da savcılığa başvurursunuz. O ne söylüyorsa
takipçisiyiz” demişti.
Bu “uçucu mürekkep” iddiası, 4 yıl sonra, 24 Haziran
seçimlerinde bu kez sol seçmenler tarafından dile getirildi. Üstelik, bunu dile
getirenlerden ikisi, gazeteciydi. Yani toplumun “aydın / entelektüel” kesimine
mensup isimler…
Bunlardan Ruhat Mengi, seçim günü twitter sayfasında şöyle
yazdı:
“Arkadaşlar, sabah bir arkadaşın kayınpederi oy kullandıktan
sonra 1 -2 dakika toparlanmak için kabinde oyalanmış; sonra bakmış ki bastığı
mühür uçup gitmiş. Uçucu mühür göndermişler, CHP’nin kesin kazanacağı yerlere.
Kıyamet kopmuş. Tutanaklar falan tutulmuş. Lütfen herkese duyurun.”
Kadri Gürsel de, CHP PM Üyesi Mehmet Ali Çelebi’yi, Adil
Seçim Platformu’nu, Oy ve Ötesi platformunu ve Partiler Üstü Sandık Gönüllü
Platformu’nu twitter sayfasında mention’layarak (menşınlayarak) şu soruyu
sordu:
“CHP’nin güçlü oldukları sandıklara uçucu mürekkepli mühür gönderildiği
iddiaları hakkında bir açıklamanız var mı?”
2014’te Melih Gökçek ileri sürdüğünde “paranoya” olarak
değerlendirilen bir “uçucu mürekkep” iddiası, 4 yıl sonra bu kez sol
gazeteciler tarafından AK Parti’ye yönelik olarak ileri sürülüyordu…
Sosyal medyada ortaya atıldıktan sonra hızla yayılan ve pek
çok CHP seçmeninin inandığı bir iddia da şuydu:
“Muharrem İnce, Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) rehin tutulmaktadır.
‘Dediğimizi yapmazsan yarın kan gövdeyi götürür’ denmiştir. Koruma polisi bunu
merkeze iletmiştir. İnce’nin eşi de ortada yok. WhatsApp’dan zorla İsmail
Küçükkaya’ya’a ‘Adam kazandı’ mesajı attırılmış. Üstüne 7 YSK üyesine zorla
dediklerini yaptırıyorlar. Meral Akşener ise tamamıyla kayıp ve hakkında kesin
bir bilgi yok. FOX TV basıldı, A Haber gibi yapıldı. Yayınlar kesildi. İşte bu
bir darbedir. İzmir, İstanbul’da mobese kameraları kapatılmıştır. Haberler
susturulmuştur.”
Görüldüğü üzere, siyasî alanda “cehalet, koyunluk, kroluk,
aptallık, salaklık, saflık” gibi sıfatlarla nitelenen birtakım “sorgulamadan,
muhakeme etmeden inanma” eğilimleri, sadece sağ seçmenlere ya da sadece AK
Parti seçmenlerine mahsus bir eğilim değil.
Diğer taraftan, bazı CHP yöneticilerinin, seçim günü oy
verme işlemlerinin devam ettiği saatlerde dile getirdikleri “Anadolu Ajansı’nın
verileri, bizdeki verilerle örtüşmüyor” iddiası da ayrı bir hikâye… Zira CHP
Parti Meclisi Üyesi Erdal Aksünger, seçimden sonra yaptığı açıklamada, o gün
CHP’nin kendi sisteminin çalışmadığını, CHP’nin elindeki verilerin de YSK ve
Anadolu Ajansı verilerinden ibaret olduğunu kaydetmişti…
Hâsılı; eğer siyaseti “koyunlar”dan arındırmak istiyorsak,
bunu “sağlı sollu” yapmamız gerekiyor. Sağ kendi koyunlarını, sol da kendi
koyunlarını ıslah etmeye çalışmalı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder