Muharrem İnce-Tayyip Erdoğan polemikleri çoğaldıkça, 24 Haziran seçimleri bir sağ-sol yarışına dönüşüyor. Bu, tam da AK Parti iktidarının istediği ve el altından kurguladığı bir kamplaşmaydı; zira Türkiye’de sağ-sol oranı genellikle %70’e %30’dur. Erdoğan, bunun peşinde…
Çünkü “sağ seçmen”, son tahlilde “Erdoğan yönetimi kötü de
olsa, ‘din düşmanı’ sol bir partiye asla oy veremem” diye düşünür. Bu düşünce,
sağ oyların AK Parti’de toplanmasına sebep olur.
Medya, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e gözlerini
(kameralarını) tamamen kapatırken, Muharrem İnce’yi görmeye, göstermeye ve
büyütmeye devam ediyor. Hedef, “Erdoğan, ‘din düşmanı’ solcularla / CHP ile
yarışıyor” kanaati oluşturmak…
Aslında Muharrem İnce de bu durumun farkında. Bu sebeple de
dinî değerlere saygılı bir yaklaşım sergiliyor; ama nihayetinde “sağ seçmen”in
gözünde o yine de bir “sol partinin / CHP’nin adayı”…
Seçimlerin bir “sağ-sol yarışı” olarak algılanmasını ve sağ
oyların AK Parti’de toplanmasını frenleyen ise, Saadet Partisi. AK Parti
taraftarlarının SP’ye bu kadar kızmalarının bir sebebi de bu…
Seçmen eğilimlerinin Erdoğan’ın kurguladığı “sağ-sol yarışı”na
dönmemesi için, bütün muhalif kesim, SP’ye ve Karamollaoğlu’na destek veriyor
ve iktidarın stratejisini etkisiz hale getirmeye çalışıyor.
SP Genel Başkanı Karamollaoğlu, “İslâmcı değil Müslümanız”
diyerek, kendilerini AK Parti’de kümelenen siyasal İslâmcı bloktan
ayrıştırıyor. Bu tavır, AK Parti’yi “dindarların ortak partisi” kimliğinden
uzaklaştırıyor ve AK Parti’yi yalnızlaştırıyor.
Bu tavır, AK Parti’nin “İslâm”la değil, “kötü yönetim”le
birlikte anılır hale gelmesini kolaylaştırıyor. “Dindarlar, AK Parti iktidarına
mahkûm değil” kanaatini bir seçenek olarak gündeme getiriyor…
Muhalefetin, en azından Meclis çoğunluğunu elde edebilmek
için, 24 Haziran seçimlerinin toplumda bir “sağ-sol yarışı” olarak
algılanmasına engel olması gerekiyor. Çünkü seçim, aslında “kötü yönetime
itiraz edenler” ile “kötü yönetime razı olanlar” arasında geçiyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder