25 Haziran 2018 Pazartesi

Saadet Partisi’ne oy verdim; hiç pişman değilim

Seçim gününden önce, 24 Haziran gecesi yayınladığım yazımda, “24 Haziran akşamı, hiçbir şekilde “hayal kırıklığı” yaşamayacağım; çünkü hayal kurmadım” diye belirtmiştim.

O yazımda, “muhalefet liderlerinin toplumu değiştirme gücünden önce, toplumun kendini değiştirme eğiliminin hangi seviyede olduğunu gözlemeye çalıştığımı” belirtmiş, AK Parti seçmeninde böyle bir “kendini hesaba çekme” eğilimi görmediğimi kaydetmiş ve “24 Haziran akşamı bir iktidar değişimi gerçekleşirse bu, benim için sürpriz olacak” demiştim. Saadet Partisi için de şunu kaydetmiştim: “Saadet Partisi’nde şu aşamada olağanüstü bir başarı beklemiyorum. Henüz yeni yeni toparlanıyor çünkü.”

Dolayısıyla, 24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimi’nin sonucu, bende bir hayal kırıklığına sebep olmadı. 25 Haziran saat 18:30 itibariyle, resmî olmayan sonuca göre Saadet Partisi’nin oy oranı, %1,35. Aldığı toplam oy, 673 bin 483. Saadet Partisi, 1 Kasım 2015 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimi’nde 325 bin 978 oy alarak %0,68 oranında bir sonuç elde etmişti. Buna göre, yaklaşık 0.7 olan oy oranını 1.35’e yükseltmiş. Bu açıdan bir “başarı”dan söz edilebilirse de, kendi listelerinden tek bir tane bile milletvekili çıkaramamış olması bakımından ağır bir hezimet yaşadığı da inkâr edilemez bir gerçek. Neden böyle olduğuna dair analizler ve özeleştiriler yapılacak ve bunlar kamuoyuyla paylaşılacak mıdır, bilmiyorum. O, ayrı bir konu…

Ben, Saadet Partisi’ne oy verdiğim için pişman değilim. Oy verirken de SP’nin dişe dokunur bir sonuç elde edemeyeceğini tahmin ediyordum; ancak benim ölçüm, SP’nin hatırı sayılır bir oranda oy alıp alamayacağı değildi. Seçmenlerimiz, genellikle “kazanma ihtimali yüksek olan partinin kazancına katkı sağlamak” eğilimi ile oy kullanırlar. Böylece, seçimden sonra “Benim tuttuğum takım kazandı” sevincini yaşamak isterler. Ben, savunduğu ilkeleri büyük oranda onayladığım için SP’ye oy verdim. Böyle düşünen 673 bin 483 kişiden birisi olmaktan pişmanlık duymam için hiçbir sebep yok. Bu, sadece %1.35’e tekabül ediyor diye, onayladığım ilkeleri sorgulayacak değilim.

Seçim sürecinde, SP’nin hatalı bulduğum söylemleri de oldu ve bunları kısmen de olsa dile getirmiştim. Bu konudaki itirazlarımın da arkasındayım.

24 Haziran seçimleri, “Sağ seçmen”in zihin yapısının, farklı ideolojik gruplarla bir araya gelebilmeye hazır olmadığını gösterdi. Çoktan geçmişte kalması gereken “sağ-sol” ayrışması, daha da keskinleşmiş oldu. Beni endişelendiren de bu; çünkü bu ayrışmanın, Türkiye’nin hızla gelişip kalkınmasının önündeki en büyük engellerden birisi olduğunu düşünüyorum.

Bu konuları, önümüzdeki dönemde uzun uzun ve teferruatlı olarak konuşabiliriz. Tabi, konuşulmasından rahatsızlık duyulmayacağına kanaat getirirsek. Aksi takdirde zaten konuşmanın da bir faydası olmaz… Ben, bu konuların müzakere edilmesine müsaade edilmesi gerektiğini düşünüyorum…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder