3 Aralık 2015 Perşembe

Kurgu

Türkiye-Rusya gerilimi, tepeden tırnağa bir kurgu... Sıradan sade vatandaşlar olarak yapabileceğimiz bir şey yok... Film bitene kadar seyredeceğiz...

27 Kasım 2015 Cuma

Uluslararası kurgu

Türkiye-Rusya geriliminin uluslararası bir kurgu olması ihtimalini göz ardı etmemek gerekir... Medyanın bu konudaki tavrını, Türkiye’den çok ABD çizgisinde görüyorum...

21 Kasım 2015 Cumartesi

Salon kültürü

Mutlaka farkındasınızdır; muhafazakâr camia, kültürel varlığını neredeyse tamamen “salon toplantıları”na sıkıştırmaya başladı. Salonda başlayıp salonda biten bir kültür... Hayatın gündelik akışı içerisinde hissedilmeyen, fark edilmeyen; mimarîde, musikide, edebiyatta kendini göstermeyen, her yerde hızla silinen, bulanıklaşan; ama “salon toplantıları”nda alevlenen, program bitince sönüveren, sessizliğe bürünen bir kültür... Kültür, salonlarda; peki medeniyet nerede? Bir medeniyeti inşa etmeyen, hatta inşasından vazgeçtik, mirası ortada duran bir medeniyeti ihya etmeye bile yeltenmeyen bir “kültür faaliyetleri” illüzyonu...

Demli şiirler

Dolmakalemle beyaz kâğıtlara, tükenmez kalemle teksir kâğıtlarına şiirler yazardım... Sobayla ısındığımız günlerdi. Üzerindeki çaydanlığın lülesinden odaya salınan buharlar, raks ederek dağılırken, çaydanlığın tabanından yayılan hafif fokurtular ve sobaya düşen damlacıkların cızırtıları, sessizliğe sükûn katardı... Demli şiirler yazardım... Güzel günlerdi...

8 Kasım 2015 Pazar

Erdoğan ve kucaklaşmak


1 Kasım 2015 Milletvekili Genel Seçimi’nde AK Parti’nin açık bir farkla tek başına iktidarı yeniden elde etmesinin ardından, 1 Kasım’a kadar şiddetli bir “siyasî savaş” tavrı göstermiş olan kimi çevreler, zarûrî olarak belirgin bir tavır değişikliği gösterdiler. Bu çevreler, şimdi ‘Savaş baltalarımızı toprağa gömdük. Barışıp kucaklaşalım. Bize karşı sert ve baskıcı olmayı sürdürmenizin bir anlamı yok’ mealindeki sözlerle, hükümete, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çağrıda bulunuyorlar...

Kimileri de, “Başbakan Davutoğlu, ‘kucaklaşalım’ mesajı verdi; ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan henüz böyle bir mesaj duymadık” diyerek, çağrılarının asıl muhatabının Erdoğan olduğunu vurguluyorlar. (Buna en son, Nokta dergisine röportaj veren Prof. İlber Ortaylı da eklenmiş)

Sivil denetim ve biz

17-25 Aralık sürecinin başlangıcından itibaren 1 Kasım seçimine kadar bu sayfada çeşitli vesilelerle zaman zaman, AK Parti'ye oy veren seçmenler olarak elbette bizlerin de birtakım eleştirilerimiz olduğunu ancak bunları o süreçte dile getirmenin stratejik bir hata olacağını belirterek, “Memleket selâmete erdikten sonra elbette bizler de eleştirilerimizi dile getireceğiz” diye yazmıştım.

1 Kasım'da AK Parti kesin bir seçim zaferi elde etti, Türkiye de büyük bir badire atlatarak, bir uçurumun kenarından döndü. Artık bundan sonra bizim kendi iç muhasebemiz başlamalı, kendi muhalefetimizi kendimiz yapabilmeliyiz. Biz, zaman zaman çeşitli konulara dair eleştirilerimizi dile getireceğiz. Bunu epey önceden ilân etmiş olduğum için, eleştirilerim kimseyi şaşırtmamalı. “Sivil denetim”i gerçekleştiremezsek, yozlaşmanın önüne geçemeyiz ve kaybederiz...

3 Kasım 2015 Salı

AK Partililer ve Ülkücüler, karşı karşıya gelmemeliler

“Devlet Bahçeli-MHP-Milliyetçilik” üzerinden tartışılmaya başlanan konunun, esasında “yeni çözüm süreci” olduğunu bilmemiz gerekir diye düşünüyorum... Şimdi soru şu: PKK’ya / Kandil’e karşı askerî operasyonlar kararlı bir şekilde devam ettiğine göre, “yeni çözüm süreci” nasıl bir modelle tekrar karşımıza gelecek?.. Bu konu, Başbakan Davutoğlu’nun “Yeni Anayasa” çağrısı içerisinde yer alacak mı? Alacaksa nasıl yer alacak?..

Devlet Bahçeli’ye ve MHP’ye karşı siyasî bir operasyon başlatıldığı görülüyor; ama ben, bu operasyonun merkezinin AK Parti olduğunu hiç zannetmiyorum...

AK Partililer ve ülkücüler, karşı karşıya gelmemeliler...

PKK’ya lider belirleme savaşı...

CIA'in eski Türkiye uzmanı Prof. Dr. Henry Barkey, 7 Haziran seçimi sırasında Türkiye'deydi. 7 Haziran seçiminden sonra yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullanmıştı:

"Seçim sonuçları, AK Parti için değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan için bir yenilgi. (...) Bu seçimin belki de bir diğer kaybedeni, Öcalan. Çünkü şimdi Kürtler arasında demokrat, akıllı, karizmatik bir lider (Selahattin Demirtaş) ortaya çıktı. Öcalan, Kürtler arasında hâlâ en büyük siyasî güçlerden biri olsa da, Demirtaş'ın "AK Parti ile koalisyon yapmayacağız" duruşu, Öcalan'ın karşı çıktığı bir yaklaşım..."

(Kupür: Okka dergisi, Haziran 2015)

2 Soru

Logosunda hâlâ “Türkiye Türklerindir” ibaresi yazılı olan bir gazete, neden aynı şeyi söyleyen MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye karşı tavır aldı?..

Yazarlarının ve yayınlarının tamamı milliyetçilik karşıtı olan bir gazete, neden o ibareyi logosunda tutmaya devam ediyor?..

18 Ekim 2015 Pazar

“Kara Davut” romanı ve Nazım Hikmet


Nazım Hikmet, 1929 yılı Haziran ayında “Resimli Ay” mecmuasında yayınlanmış olan “Yeni Çıkan Kitaplar: “Kara Davut” / Muharriri Nizamettin Nazif” başlıklı yazısında, başlığından da anlaşılacağı üzere, Nizamettin Nazif’in “Kara Davut” isimli romanını tanıtıyor.

Kendi ifadesiyle, romana göre; “İstanbul’u fetheden ne İkinci Mehmet’in (Fatih’in - S.Ö.) devşirme usulüyle topladığı Yeniçeri derebeyi ordusu, ne de Sultan İkinci Mehmet’in cesaret ve dirayetidir. Nizamettin’in iddiasına göre İstanbul’un fethinde en büyük amil olan Kara Davut’tur. İstanbul’u zapteden Kara Davut’tur. Kara Davut yani ‘ne idüğü belirsiz’ bir serseri!?”

Romana göre İstanbul’u asıl zapt eden Fatih Sultan Mehmed değil, Kara Davut’muş...

Nazım Hikmet, romanda Fatih Sultan Mehmed’in okuyucuya hangi vasıflarla takdim edildiğini de şöyle özetliyor:

6 Ekim 2015 Salı

Acaba senaryodaki rolümüz ne olabilir?..

Medyada yer alan haberlere göre, Çin de Suriye meselesinde Rusya’nın yanında yer alacağını açıklamış. Çin, “Küresel Sermaye” dediğimiz dünya çapında faaliyetleri olan dev yabancı şirketlerin en fazla bulunduğu ülkelerden birisi. Çin’de insanlar neredeyse bedavaya / karın tokluğuna çalıştıkları için, “ucuz iş gücü maliyeti” sebebiyle Çin, soyguncu / sömürücü şirketlerin rağbet ettikleri bir ülke. Bu durumdaki bir ülke bile Rusya’nın yanında yer alacağını duyuruyorsa, Rusya’nın Küresel Sermaye ile mücadeledeki etkinliğine ve kararlılığına destek veriyor, kendisi de Küresel Sermaye’nin sömürü çarkından kurtulmak istiyor demektir. Üstelik Çin, Rusya’nın en büyük rakiplerinden birisidir. Rusya, en büyük rakibini bile yanına alabiliyorsa, bu, onun siyasî başarısıdır; alkışlamak gerekir...

Haberin başlığı ile muhtevası arasındaki tilkiler

Zaman gazetesindeki haberin başlığı “Emine Erdoğan, Brüksel’de alışveriş için mağaza kapattı” şeklinde. Haberin detayını okuduğumuzda bu iddiaya dair cümlenin şu olduğunu görüyoruz: “Emine Erdoğan’ın emniyeti için geniş önlemler alan polis, bulvarı trafiğe kapattı”. Hangi polis? Tabii ki Brüksel polisi. Bulvarı ne için trafiğe kapatmış? “Emine Erdoğan’ın emniyeti için”... Mağazaları mı kapatmış? Hayır, bulvarı. Kapatan da Brüksel polisi... Emine Hanım, alışveriş için bir mağazaya girmiş... Peki, bu haberin başlığı, nasıl oluyor da “Emine Erdoğan, Brüksel’de alışveriş için mağaza kapattı” şeklinde seçiliyor?

9 Eylül 2015 Çarşamba

1955 Rum düşmanlığından 2015 Kürt düşmanlığına uzanan çizgide İngiltere...


1955’den 2015’e değişen bir şey yok; çünkü aklımızı kullanmıyoruz…

1955’de “6-7 Eylül olayları” ile Rum düşmanlığı oluşturulmasından İngiltere kârlı çıkmıştı. Bugünlerde PKK’ya duyulan öfkeyi Kürt düşmanlığına dönüştürmek isteyen devlet, hangi devlet olabilir?..

“Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak!..”
“Rumlar gidecek, bu iş bitecek!..”

Sloganlar, “milliyetçi” duyguları okşuyor, galeyana gelmiş öfkeli kalabalıkları daha da tahrik ediyordu... 1955 yılında tertiplenen “6-7 Eylül Olayları”nda, İstanbul’da Rumlara, Ermenilere ve diğer azınlıklara ait 4.214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinegog, 2 manastır, 26 okul ve 5.317 tesis tahrib edildi, yağmalandı...

15 Ağustos 2015 Cumartesi

Mutluluk

Mutluluk, kolay ulaşılabilen ve aslında çok ucuza mal edilebilen bir şey olduğu halde, onu zor ulaşılabilen pahalı bir meta hâline getiren, bizleriz... Mutluluğu ucuzlatın, yoksa hep mutsuz olursunuz...

Tahtakale

Bu gün Tahtakale’yi dolaşmalı. Ahşap ve teneke mamüllerin güzelliğini yeniden keşfetmeli. Sepetlerin çağrışımlarıyla kanatlanıp uçmalı... Eski İstanbul’da ticaretin kalbinin attığı ve hâlâ cıvıl cıvıl şakıyan Mahmutpaşa’daki eski hanlarda gezinmeli, sonra onların bakımsızlıklarına bakıp hüzünlenmeli, tarihî hanları işler halde tutmak ve onları kültür hayatımızın içinde yaşatmak yerine otele dönüştürüp “turizme kazandırmayı” marifet zanneden belediye başkanları için “Allah ıslah etsin; basiret, feraset, şuur nasib etsin” diye dua etmeli... Çıkıp dolaşmalı işte İstanbul’u... Cami avlularındaki güvercinlerin yanından geçmeli, hüzünlü bir şiir gibi dinlemeli şehri...

Bahçeli’nin desteği

Bahçeli’nin AK Parti’ye verebileceği destek, sadece ve sadece Erdoğan’ın partideki nüfûzunu azaltmaya yönelik bir destek olabilir. Bahçeli, AK Parti’ye destek verebilir ama Erdoğan’a asla!..

7 Ağustos 2015 Cuma

Geyik muhabbeti

Geyikler, kafa kafaya toslaşarak dövüştüklerinde bazen ağaç dalları gibi büklüm büklüm olan boynuzları birbirine takılır, dakikalarca, bazen de saatlerce öylece kala kalırlarmış... Yapacak başka bir şey olmayınca... Çaresizce... “Geyik muhabbeti” deyimi de buradan geliyormuş... Pek insanî bir muhabbet değil yani...

Çerkes Ethem, Çapanoğlu isyanı ve Atatürk

Çerkes Ethem’e göre, Mustafa Kemal Paşa, Çapanoğlu isyanına dair Divan-ı Harp tarafından yürütülen soruşturma ve yargılamanın ucunun kendisine uzanmasından endişe ediyormuş…
İsmet İnönü ve Mustafa Kemal Paşa tarafından Yozgat’taki “Çapanoğlu İsyanı”nı bastırmakla görevlendirilen Çerkes Ethem, isyanı çok kanlı bir şekilde bastırdıktan sonra, kendisine bağlı “Divan-ı Harp” vasıtası ile sorgulamalar yapıldığını, suçlu görülenlerin yargılandığını anlatırken, Ankara Valisi Yahya Galip Bey’in durumuna dair ilginç tesbitlerde bulunmuş.
Özetle ve mealen şunu iddia ediyor:

24 Haziran 2015 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iftar yemeği

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı itibarsızlaştırma operasyonlarının bir parçası olan web sitelerinden birisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği iftar yemeğinin -güya- maliyetini hesaplarken, masanın, masadaki tabakların, bardakların, çatalların, bıçakların vesairenin fiyatlarını toplamış. Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak uğruna, tam bir geri zekâlılık örneği sergilemiş. Sanki iftardan sonra o masa, masadaki tabaklar, bardaklar, çatallar, bıçaklar çöpe atılacakmış gibi. Siz bir lokantada yemek yediğinizde, masadaki demirbaş malzemeler de faturanıza yansıyor mu? Aynı malzemeler, belki binlerce defa kullanılıyor...

21 Haziran 2015 Pazar

Deniz Baykal

Devlet Bahçeli ile Abdullah Gül’ün perde arkasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı kurguladıkları stratejiyi bozabilecek tek bir siyasetçi vardır, o da AB karşıtı cephede yer alan Deniz Baykal’dır...

Deniz Baykal

Devlet Bahçeli ile Abdullah Gül’ün perde arkasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı kurguladıkları stratejiyi bozabilecek tek bir siyasetçi vardır, o da AB karşıtı cephede yer alan Deniz Baykal’dır...

11 Nisan 2015 Cumartesi

“Y Ağacı”


Çamlıca Tepesi’nde, “Y” harfine benzeyen bir çam ağacı vardı. Ahmet, 2,5-3 yaşlarında harfleri tanımaya başladığında ona o ağacı göstermiş ve bir “Y” harfine benzediğine işaret etmiştim. Ahmet, çok sevmişti o ağacı. Özel bir anlamı, değeri vardı onun için. Ona “Y ağacı” adını vermiştik. Ne zaman Çamlıca Tepesi’ne çıksak, Ahmet, “Baba, Y Ağacı’na gidelim mi?” diye teklifte bulunur ve Büyük Çamlıca Korusu’ndaki o ağacın yanına giderdik. Onu kaldırıp, ağacın orta yerine oturturdum ve bir müddet orada öylece oturur, etrafa bakar, kendini özel hissederdi...

Bugün, o ağacın kökünden kesildiğini fark ettik. Ahmet, gözlerine inanamadı. Şaşkınlık ve telâşla etrafına bakınmaya başladı. Acaba ağacın yeri konusunda yanılmış olabilir miydik? Yakınlarda bir yerlerde o “Y Ağacı” hālâ duruyor olabilir miydi? Ağacı arayan hüzünlü gözlerini görünce, daha fazla umutlanıp ardından hayal kırıklığı yaşamasını istemedim ve “Boşuna arama Ahmet, kesmişler oğlum” dedim. “Hayır, hayır! Kesmemişlerdir; buralarda bir yerlerdedir” diyerek ağlamaya başladı.

Henüz 7 yaşında küçük bir çocuk olmasına rağmen, “Ama baba, o benim çocukluk ağacımdı” demesi çok dokundu bana. “Küçüklüğüme dair hatıralarım vardı onda” demek istiyordu, anlıyorum. Büyüyecek ve o ağacı hiç unutmayacak, belki kendi çocuklarına bir çocukluk hatırası olarak anlatacaktı. Çünkü bana hep çocukluk hatıralarımı anlattırır ve her biri onun için çok değerlidir. Çocukluk hatıraları önemlidir Ahmet için. Şimdi nasıl kabullenecekti o ağacın kesildiğini? Bir müddet ağladı... Yanından uzaklaşırken, hālâ etrafta bir yerde o ağacı görmeyi umut eden bakışlarla sağa sola bakınıyordu...

O ağaç, kurumuş bir ağaç değildi. Kesilmesini gerektiren hiçbir sebep yoktu... Kim, neden kesti, bilmiyorum.

Bir ağacı keseceğiniz zaman, o ağacın, hiç tanımadığınız başkaları için ağaç olmaktan öte bir anlamı ve değeri olabileceğini düşünün! Ağaçları kesmeyin! Sizin zihniniz, gönlünüz, vicdanınız bir kütüğe dönüşmüş olabilir; ama o kestiğiniz ağaçlar birer kütük değildir. Ağaç katilleri! Sizler, o ağaçlarda nelerin yaşadığını bilmezsiniz...

Ahmet’e, “Seni çok iyi anlıyorum; ama şükür ki, elimizde o ağacın fotoğrafları var. Onlar da olmasaydı, ben de çok üzülürdüm” dedim. Teselli oldu biraz. Eve dönünce, “Y Ağacı”nın fotoğraflarına baktık. Basit bir ağaç işte; ama o bizim “Y Ağacı”mızdı... Keşke bugün de görebilseydik onu.

(Eve döndük ve Ahmet hālâ yanlış yere bakmış olabileceğimizi, o ağacın oralarda bir yerlerde yaşamakta olduğunu umut ediyor...)

28 Mart 2015 Cumartesi

Karantina

“Karantina” kelimesine karşılık olarak eskiden “tahaffuz” kelimesi kullanılırmış...

Tahaffuz: Korumak, sakınmak. Kendini muhafaza etmek. Barınmak.

26 Mart 2015 Perşembe

Bu kurgu ne olabilir?

Siyasetin mevcut durumu, olağan dışı birtakım gelişmeler yaşanmasını gerekli kılıyor... Yani mevcut göstergeleri değiştirecek birtakım gelişmeler... Bugünlerde, ‘Acaba hazırlanan bir kurgu var mı? Varsa ne olabilir?’ diye düşünüyorum...

12 Ocak 2015 Pazartesi

Hüseyin Gülerce ve “Küresel Sermaye”

Zaman gazetesinden istifa ederek “Cemaat”le organik bağını koparan ve Cemaatin 17 Aralık sürecindeki tavrına karşı sert eleştirilerde bulunan Hüseyin Gülerce’nin geçen pazar günü yayınlanan “Ortak Akıl” programının video kaydını izledim.