Özet: Mevcut siyasî ve sosyal şartlarda ihtiyacımız olan
şey, dindarlık vurgusuyla merhum Erbakan’dan yeni bir “Hocaefendi” üretmek
midir, yoksa onun teorisini oluşturduğu “Millî Görüş / Âdil Düzen” isimli
“yönetim modeli”ni müzakere etmek ve –gerekiyorsa- güncelleyerek topluma takdim
etmek midir? Ayrıca, “Erbakan Hoca” ifadesindeki “Hoca” sıfat ve unvanı, onun
dindarlığını mı temsil eder, yoksa profesörlüğünü, “bilim adamı” kimliğini
mi?..
***
Vefatının yıldönümü münasebetiyle geleneksel hâle getirilen
“Erbakan Haftası”ndayız. Erbakan ismi, bir vefa ifadesi olarak, pek çok
siyasetçinin, gazetecinin ve kendisini sevenlerin dilinde…
Peki ne yapılıyor? Özetle; Erbakan’ın, çizgisini hiç
değiştirmediği, vefatına kadar da davasına sadık kaldığı, siyonizmin ve
emperyalizmin planları hakkında yıllar önce dile getirdiği ama o dönemde
anlaşılmadığı için yeterince ciddiye alınmayan öngörülerinin, sonraki yıllarda
nasıl birer birer hayata geçtiği anlatılıyor. Üzerine, ona dair hatıralar… Ve
ne kadar dindar bir insan olduğuna dair cümleler…
Bütün bunlar, evet, bir “anma” yoludur. Fakat tarihî bir
dönüm noktasındayız. 2019 seçimleri, son derece hassas seçimler… Erbakan’ın
“Millî Görüş” olarak adlandırdığı siyasî çizgi, bu gün Saadet Partisi
tarafından temsil ediliyor. Saadet Partisi de, bu dönemde “kilit parti”
konumuna geldi. Oy oranının on katı büyüklüğünde bir etkiye sahip…
Erbakan, onun şahsına iyilik etmek niyetiyle anılacaksa, ona
verilebilecek en büyük hediye, ya kabrinin başında yahut herhangi bir zamanda
ve herhangi bir yerde, ruhuna Fatiha okumaktır. Eğer Erbakan, onun ismi
üzerinden, onun benimsediği “yönetim modeli” ele alınarak Türkiye’ye, bütün
dünya Müslümanlarına ve bütün insanlığa iyilik etmek niyetiyle anılacaksa, o
halde bir “yönetim modeli” olarak “Millî Görüş”ün ve “Âdil Düzen”in ne
olduğunun anlatılması gerekir.
Farz ediniz ki ben, Millî Görüş ve Âdil Düzen hakkında
hiçbir bilgiye ve kanaate sahip değilim ve şu soruları soruyorum:
Saadet Partisi, Milli Görüş hareketinin hali hazırdaki son
temsilcisi olduğuna göre, iktidar olması hâlinde;
- “Adil Düzen”e göre ekonomi politikası nasıl olacaktır?
Üretim, ücretlendirme, gelir dağılımı, vergiler, mâlî denetim gibi temel
konulara dair kanunlar, hangi ölçülere göre hazırlanacaktır? Faiz, neden bir
“haksız kazanç”tır? Faiz, neden bir sömürü aracıdır? “Adil Düzen”e göre faiz
uygulaması ne şekilde düzenlenecektir? Halkın refah seviyesi, hangi yollarla ve
hangi aşamalardan geçilerek, hangi oranda yükseltilecektir? İşçi, memur ve
emekli, Adil Düzen’de ne elde edecektir? Başbakan Binali Yıldırım, “Devlet,
ekonomiden çekilecektir, çekilmelidir” diyor. Saadet Partisi, bu tezi nasıl
değerlendiriyor? Özelleştirme konusuna bakış açısı nedir? Kendi üretim
ekonomisi modeli nasıldır? Bu model, hayatî ve stratejik bir alan olan tarım ve
hayvancılık alanında nasıl işletilecektir? Yeterli, verimli, sağlıklı ve
güvenli gıda üretimi politikası nasıl olacaktır?
- “Adil Düzen”e göre dış politika nasıl olacaktır? Millî
Görüş hareketi, hangi uluslararası ittifakı benimsemektedir? Millî Görüşçü
isimler, sürekli İslâm Birliği’nden söz ediyorlar. Bu birlik, İslâm ülkelerinin
bir kısmının Amerika’ya, bir kısmının Rusya’ya, bir kısmının da Avrupa’ya tâbi
olduğu mevcut şartlarda nasıl kurulacaktır? Saadet Partisi’nin birlik
stratejisi nedir? İslâm Birliği hedefi, halkı Müslüman olan ülkelerin dışında
kalan Batı devletleriyle münasebetleri nasıl etkileyecektir? Bu bağlamda,
Saadet Partisi iktidarında Türkiye’nin Batı dünyası ile ilişkileri nasıl
olacaktır? Güncel bir mesele olan Suriye meselesi, hangi yöntemle halledilecektir?..
- “Adil Düzen”e göre Saadet Partisi iktidarının eğitim,
kültür ve sanat politikası nasıl olacaktır? Türkiye, farklı hayat tarzlarına,
farklı ırklara, farklı dinlere, farklı kültürlere sahip 81 milyon nüfuslu bir
ülke. Bu kadar farklı sosyal katmanlardan oluşan büyük bir kitleye yönelik
eğitim, kültür ve sanat politikaları nasıl olacaktır? Saadet Partisi’nin yazılı
hale getirilmiş özgün bir eğitim sistemi, müfredatı, ders kitapları çalışması
var mıdır?
Buna benzer sorular, sanayi, bilim, teknoloji, çevre ve
şehircilik gibi diğer alanlar için de üretilebilir. Uzatıp sizi sıkmayayım…
Söylemek istediğim şu: Mevcut siyasî ve sosyal şartlarda
ihtiyacımız olan şey, dindarlık vurgusuyla merhum Erbakan’dan yeni bir
“Hocaefendi” üretmek midir, yoksa onun teorisini oluşturduğu “Millî Görüş /
Âdil Düzen” isimli “yönetim modeli”ni müzakere etmek ve –gerekiyorsa-
güncelleyerek takdim etmek midir? Ayrıca, “Erbakan Hoca” ifadesindeki “Hoca”
sıfat ve unvanı, onun dindarlığını mı temsil eder, yoksa profesörlüğünü, “bilim
adamı” kimliğini mi?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder