1 Mart 2018 Perşembe

Türkiye’nin ihtiyacı, Erbakan’dan bir “Hocaefendi” çıkarmak mıdır?..

Özet: Mevcut siyasî ve sosyal şartlarda ihtiyacımız olan şey, dindarlık vurgusuyla merhum Erbakan’dan yeni bir “Hocaefendi” üretmek midir, yoksa onun teorisini oluşturduğu “Millî Görüş / Âdil Düzen” isimli “yönetim modeli”ni müzakere etmek ve –gerekiyorsa- güncelleyerek topluma takdim etmek midir? Ayrıca, “Erbakan Hoca” ifadesindeki “Hoca” sıfat ve unvanı, onun dindarlığını mı temsil eder, yoksa profesörlüğünü, “bilim adamı” kimliğini mi?..

***
Vefatının yıldönümü münasebetiyle geleneksel hâle getirilen “Erbakan Haftası”ndayız. Erbakan ismi, bir vefa ifadesi olarak, pek çok siyasetçinin, gazetecinin ve kendisini sevenlerin dilinde…

Peki ne yapılıyor? Özetle; Erbakan’ın, çizgisini hiç değiştirmediği, vefatına kadar da davasına sadık kaldığı, siyonizmin ve emperyalizmin planları hakkında yıllar önce dile getirdiği ama o dönemde anlaşılmadığı için yeterince ciddiye alınmayan öngörülerinin, sonraki yıllarda nasıl birer birer hayata geçtiği anlatılıyor. Üzerine, ona dair hatıralar… Ve ne kadar dindar bir insan olduğuna dair cümleler…

Bütün bunlar, evet, bir “anma” yoludur. Fakat tarihî bir dönüm noktasındayız. 2019 seçimleri, son derece hassas seçimler… Erbakan’ın “Millî Görüş” olarak adlandırdığı siyasî çizgi, bu gün Saadet Partisi tarafından temsil ediliyor. Saadet Partisi de, bu dönemde “kilit parti” konumuna geldi. Oy oranının on katı büyüklüğünde bir etkiye sahip…

Erbakan, onun şahsına iyilik etmek niyetiyle anılacaksa, ona verilebilecek en büyük hediye, ya kabrinin başında yahut herhangi bir zamanda ve herhangi bir yerde, ruhuna Fatiha okumaktır. Eğer Erbakan, onun ismi üzerinden, onun benimsediği “yönetim modeli” ele alınarak Türkiye’ye, bütün dünya Müslümanlarına ve bütün insanlığa iyilik etmek niyetiyle anılacaksa, o halde bir “yönetim modeli” olarak “Millî Görüş”ün ve “Âdil Düzen”in ne olduğunun anlatılması gerekir.

Farz ediniz ki ben, Millî Görüş ve Âdil Düzen hakkında hiçbir bilgiye ve kanaate sahip değilim ve şu soruları soruyorum:

Saadet Partisi, Milli Görüş hareketinin hali hazırdaki son temsilcisi olduğuna göre, iktidar olması hâlinde;

- “Adil Düzen”e göre ekonomi politikası nasıl olacaktır? Üretim, ücretlendirme, gelir dağılımı, vergiler, mâlî denetim gibi temel konulara dair kanunlar, hangi ölçülere göre hazırlanacaktır? Faiz, neden bir “haksız kazanç”tır? Faiz, neden bir sömürü aracıdır? “Adil Düzen”e göre faiz uygulaması ne şekilde düzenlenecektir? Halkın refah seviyesi, hangi yollarla ve hangi aşamalardan geçilerek, hangi oranda yükseltilecektir? İşçi, memur ve emekli, Adil Düzen’de ne elde edecektir? Başbakan Binali Yıldırım, “Devlet, ekonomiden çekilecektir, çekilmelidir” diyor. Saadet Partisi, bu tezi nasıl değerlendiriyor? Özelleştirme konusuna bakış açısı nedir? Kendi üretim ekonomisi modeli nasıldır? Bu model, hayatî ve stratejik bir alan olan tarım ve hayvancılık alanında nasıl işletilecektir? Yeterli, verimli, sağlıklı ve güvenli gıda üretimi politikası nasıl olacaktır?

- “Adil Düzen”e göre dış politika nasıl olacaktır? Millî Görüş hareketi, hangi uluslararası ittifakı benimsemektedir? Millî Görüşçü isimler, sürekli İslâm Birliği’nden söz ediyorlar. Bu birlik, İslâm ülkelerinin bir kısmının Amerika’ya, bir kısmının Rusya’ya, bir kısmının da Avrupa’ya tâbi olduğu mevcut şartlarda nasıl kurulacaktır? Saadet Partisi’nin birlik stratejisi nedir? İslâm Birliği hedefi, halkı Müslüman olan ülkelerin dışında kalan Batı devletleriyle münasebetleri nasıl etkileyecektir? Bu bağlamda, Saadet Partisi iktidarında Türkiye’nin Batı dünyası ile ilişkileri nasıl olacaktır? Güncel bir mesele olan Suriye meselesi, hangi yöntemle halledilecektir?..

- “Adil Düzen”e göre Saadet Partisi iktidarının eğitim, kültür ve sanat politikası nasıl olacaktır? Türkiye, farklı hayat tarzlarına, farklı ırklara, farklı dinlere, farklı kültürlere sahip 81 milyon nüfuslu bir ülke. Bu kadar farklı sosyal katmanlardan oluşan büyük bir kitleye yönelik eğitim, kültür ve sanat politikaları nasıl olacaktır? Saadet Partisi’nin yazılı hale getirilmiş özgün bir eğitim sistemi, müfredatı, ders kitapları çalışması var mıdır?

Buna benzer sorular, sanayi, bilim, teknoloji, çevre ve şehircilik gibi diğer alanlar için de üretilebilir. Uzatıp sizi sıkmayayım…

Söylemek istediğim şu: Mevcut siyasî ve sosyal şartlarda ihtiyacımız olan şey, dindarlık vurgusuyla merhum Erbakan’dan yeni bir “Hocaefendi” üretmek midir, yoksa onun teorisini oluşturduğu “Millî Görüş / Âdil Düzen” isimli “yönetim modeli”ni müzakere etmek ve –gerekiyorsa- güncelleyerek takdim etmek midir? Ayrıca, “Erbakan Hoca” ifadesindeki “Hoca” sıfat ve unvanı, onun dindarlığını mı temsil eder, yoksa profesörlüğünü, “bilim adamı” kimliğini mi?..

Erbakan’ı anmak, ne demektir?.. Esas maksat nedir, ne olmalıdır?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder