8 Kasım 2016 Salı
Bu kadar da abartmaya gerek yok yahu!
Sosyal medyaya göz gezdirdim de, başkanlık seçimi ABD'de
değil de sanki Türkiye'de yapılıyormuş gibi bir hava var. Zannedersiniz ki
adaylardan biri Erdoğan, diğeri Gülen... Bu kadar da abartmaya gerek yok
yahu!.. Türkiye kendisini ne Trump'a ne de Clinton'a göre ayarlamış durumda.
Evet, seçimin Türkiye'de belirgin etkileri olacaktır ama kimse de ABD başkanlık
seçimi sonrasında Türkiye'de hemen keskin bir değişim beklemesin...
Ne koyunuz, ne köle!
Oy verme hakkına sahip olduğum yaşa eriştiğimde Refah
Partisi, Fazilet Partisi çizgisine, daha sonra kuruluşundan bu güne kadar da AK
Parti'ye oy verdim; fakat hiçbirimiz, vatanseverliği AK Parti'den öğrenmedik...
AK Parti, 2001 yılında kuruldu. AK Parti kurulduğunda ben,
34 yaşındaydım. Ben, AK Parti'den önce de vatanseverdim, bir gün siyasî ömrünü
tamamlayıp ortadan kalkacak olsa da vatansever olmaya devam edeceğim...
Bir siyasî hareketi desteklemek başka şeydir, bir partiyi
adeta kutsallaştırarak, vatanseverliği bir partiye kayıtsız şartsız tâbi ve
teslim olmak üzerinden ölçmek bambaşka bir şeydir... Oy verirken iyiyiz de
eleştirirken mi kötü olacağız? Ben, ne koyunum, ne de köle!
Ana istikametinden şaşmadığı müddetçe, AK Parti'ye oy
vermeye ve tabii ki bu arada hata ettiğini düşündüğüm hususlarda kendimce
eleştirmeye devam edeceğim...
3 Kasım 2016 Perşembe
Sizce İngiltere nerede?
Ortadoğu / İslâm coğrafyasının hallaç pamuğu gibi
savrulduğu, bütün taşların yerinden oynadığı, dengelerin değiştiği olağanüstü
tarihî bir döneme şahitlik ediyoruz. Bilinen bütün büyük devletler, sahada;
siyasî, askerî ve iktisadî operasyonlara müdahil... Peki ama İngiltere nerede?
Neden adı bu kadar nadir anılıyor? Bu kadar olağanüstü bir durumda köşesine
çekilmiş, olup bitenleri sadece seyretmekle mi meşgul? Bu mümkün olamayacağına
göre, o halde neden bu kadar sessiz? Buharlaşıp uçtu mu? Ben, kendi kendime
şöyle söylüyorum: İngiltere'nin nerede olduğunu, yani kimlerin ve hangi
kurumların, hangi operasyonların arkasına gizlendiğini bulman gerek...
Başkanlık ve idam
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti / Erdoğan
iktidarının eline siyasî bakımdan pimi çekilmiş iki tane bomba bırakıyor ve hem
Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Başbakan Yıldırım, Bahçeli'ye teşekkür üstüne
teşekkür ediyor... Anlaşılan, bir yıl sonra AK Parti’den yeni bir “aldandık,
pişmanız” cümleleri duyacağız...
28 Ekim 2016 Cuma
Babamı ilk kez o gün ağlarken görmüştüm
9 Ekim 2016 Pazar
Nasıl ilerleyecek bu işler?
Milliyet’te yayınlanan ve Sabah gazetesi tarafından da
iktibas edilen habere göre, “TBMM’de 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak
üzere kurulan FETÖ/PDY Komisyonu ilk olarak komisyonda çalışacak uzmanların
‘kripto’ olup olmadığını araştıracak”mış... Yani, komisyon daha kendinden bile
emin değil...
16 Eylül 2016 Cuma
Tarık Akan’ın ölümünün ardından
Fanatik AK Partililer ile dindarların “yobaz” takımı
arasında, zannederim “İslâmcı” geçinen provokatör bir gazetenin öncülük
etmesiyle, adeta yeni bir gelenek hâlini almaya başlayan pis bir temayül ortaya
çıktı. Bu pis temayül, “karşı cenahtan” görülen birisi öldüğünde, aynı gün,
daha cenazesi toprağa verilmeden, arkasından ağır hakaretler, küfürler
savurmak...
Etiketler:
ABD,
ahlak,
AK Parti,
değerler,
hakaret,
karalama,
küfür,
medeniyet,
ölüm,
Recep Tayyip Erdoğan,
Tarık Akan
13 Eylül 2016 Salı
Erdoğan ne demek istedi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Gönüllü
Teşekküller Vakfı tarafından düzenlenen “79 Milyon Bir Bayrak Altında” isimli
bayramlaşma programında yaptığı konuşmada, 15 Temmuz gecesi bir vatandaşın,
abdest aldıktan sonra eşiyle birlikte darbeye karşı sokağa çıktığını ve şehid
olduğunu anlattıktan sonra, “Siz de hazır olun. Dikkat ederseniz biz, nokta
koymadık, virgül koyduk” dedi... Erdoğan, ne demek istedi?..
11 Eylül 2016 Pazar
Soruları erkenden sormak gerek
FETÖ’yü de içine alan Küresel Sermaye, beklenmedik,
gelişmelerin seyrini değiştirecek sürpriz bir hamle yapamazsa (ki yapabilecek
gibi gözükmüyor), küreselleşme karşıtı ittifak karşısında dünya genelinde
yenilgiye uğrayacak gibi gözüküyor.
26 Ağustos 2016 Cuma
FETÖ ihbarları
İzmir İl Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya, “FETÖ ile mücadele”
konusunda kendilerine yapılan ihbarları 3 maddede tasnif etmiş.
1- 15 Temmuz’da FETÖ'nün gerçek yüzünü gördükten sonra
ihbarda bulunanlar.
2- Sorun olarak gördükleri ticarî, siyasî, duygusal alanda
rakibi olanları ihbar edenler. (Yani şahsî husûmetleri sebebiyle ihbarda
bulunanlar)
3- Yoğun bir şekilde örgüte yönelik operasyonlar olduğunu
gören FETÖ üyelerinin, mücadelede güç kaybı yaratmak ve emniyet teşkilâtını
meşgul etmek için yaptıkları asılsız ihbarlar...
15 Ağustos 2016 Pazartesi
Aklını kullanmamanın da bir bedeli vardır...
Fethullah Gülen’e hâlâ sevgi ve saygı duyanlar varsa,
başlarına gelebilecek her türlü belâya rıza gösteriyorlar demektir... Allah’ın
kendilerine bahşettiği en büyük nimet olan akıllarını kullanmamakta ısrar ediyorlarsa,
kabul etmelidirler ki, insanoğlunun aklını kullanmamasının da bir bedeli
vardır...
Devlet, halkın kafasına sürekli yeni korkular dolduran medyaya “Dur” demeyecek mi?..
“Psikolojik harekât” unsurlarının bol miktarda kullanıldığı
tam bir istihbarat savaşlarının ortasında olduğumuz gayet açık... Ancak, tuhaf
bir durum var. Hükümetin kontrolünde olduğu düşünülen medya organlarından da
her gün halka yeni korkular iletildiğini görüyoruz. Duruma hakim devletlerde,
bunun tam tersi olur. Büyük tehlikeler varsa bile bu tehlikeler, doğrudan halka
aktarılmaz, devlet birimleri, gerekli tedbirleri alır ya da almaya çalışır...
Devlet, halkın gerilimini sürekli yükselten bu haberlere neden müdahale
etmiyor? Toplumda infiale sebep olan / olabilecek bu tür haberleri pervasızca
yayan medya kuruluşları neden uyarılmıyor?.. Vatandaşların birey olarak alabilecekleri
tedbirler, sınırlıdır. Birtakım tehlikeler varsa, açık açık, vatandaşların
alabilecekleri tedbirler sıralanmalı; vatandaşların birey olarak alabilecekleri
tedbirler yoksa, bu sıkıntılar halka bu derece hissettirilmemeli, medyanın bu
sorumsuz yayınlarına artık bir “Dur” denilmelidir... Devlet, milletine
güvensizlik değil, güven telkin etmelidir...
13 Ağustos 2016 Cumartesi
Profesör Bakan
Orman ve Su İşleri Bakanımız Prof. Dr. Veysel Eroğlu, “Bundan
sonra 5'ten az çocuğu olanı Genel Müdür yapmayacağım” demiş. Kendisinin 4
çocuğu var, bakan olmuş... 2 torununu da hesaba katıyor ve 6 çocuğum var
diyor... Düşünmeden söylenmiş sözlerle anlık popülerlikleri ne çok seviyoruz!
İfrat ile tefrit arasında gidip gelmeler...
“Demokrasi Nöbetleri”
Başbakan Binali Yıldırım, “Olağanüstü Hal işi bizim işimiz.
Biz nöbetteyiz. Onlar (halk, millet) rahatına baksın. Onların yerine biz göz
kulak oluruz her şeye” demiş.
“Gerçek Hayat” dergisine o dosyayı hangi odaklar servis etmişti?..
9 Ağustos’ta, “Ey iktidar medyası, söyle, sana nasıl
güveneceğiz?” başlıklı bir yazı yayınlamıştım. Ya o hengâmede fark edilmedi, ya
anlaşılmadı, ya da kimsenin işine gelmedi... O yazıma, önemli bir ilâvede
bulunarak tekrar yayınlıyorum...
“Türkiye’nin en yerli dergisi” mottosuyla yayınlanan “Gerçek
Hayat” dergisi, 18 Ocak tarihli sayısında özel bir “Erdoğan’a çok uluslu darbe
planı” dosyasıyla çıkmıştı... Yani 15 Temmuz darbe teşebbüsünden aylar önce...
Fakat ilginç olan, askerlerin Erdoğan’a karşı kışkırtılacağının da kaydedildiği İbrahim Karagül imzalı o haberde, darbe teşebbüsünün Birleşik Arap Emirlikleri’nin finansörlüğünde, Rusya ve İran desteğiyle gerçekleştirileceği yazıyordu.
Fakat ilginç olan, askerlerin Erdoğan’a karşı kışkırtılacağının da kaydedildiği İbrahim Karagül imzalı o haberde, darbe teşebbüsünün Birleşik Arap Emirlikleri’nin finansörlüğünde, Rusya ve İran desteğiyle gerçekleştirileceği yazıyordu.
Mustafa Kamalak da özür dileyecek mi?
Millî Görüş tabanında bir kanaatin giderek yayıldığı
görülüyor. Özetle deniyor ki, “Bakın gördünüz mü; herkes bu Fethullah Gülen’e
aldanmış ama bir tek Erbakan hocamız aldanmamış. O halde, yeniden Erbakan’ın
yoluna dönelim...”
Rahmetli Erbakan’ın en büyük hayali, emperyalist sömürü
mekanizmasının çarkları arasında öğütülmekten kurtulmak için, İslâm Birliği’ni
sağlamaktı. Bunun, İslâm Ortak Pazarı, ortak para birimi gibi alt başlıkları
vardı. Harika bir idealdi; ama Amerika 28 Şubat darbesiyle Erbakan Hükümeti’ni
devirirken, hiçbir İslâm ülkesinin yönetimi ona destek vermedi. Çünkü halkları
Müslüman olan ve Erbakan’ı seven bu ülkelerin yönetimlerinden bir kısmı Amerika’nın,
bir kısmı da İngiltere’nin kontrolündeydi... Sadece, devrilişini seyrettiler...
Peki yakın dönemde Saadet Partisi nasıl bir tavır takındı?
Fethullah Gülen’in yanında yer almadı mı?.. Özür dileme yarışı başladığına
göre, meselâ Mustafa Kamalak da özür dileyecek midir?..
Küresel Sermaye ile mücadele
“Gezi Parkı Olayları”ndan itibaren bu sayfaya defalarca
kaydettiğim üzere, eski adıyla “Gülen Cemaati”, yeni adıyla “FETÖ” ile
mücadele, esasen “Küresel Sermaye” ile mücadeledir. Meseleyi sadece “Devlete ve
sivil topluma sızmış bir cemaat” olarak görürsek, yanılırız. FETÖ, dünyanın en
büyük soygun şebekesi olan “Küresel Sermaye”nin ahtapot kollarından sadece bir
tanesidir. Onunla mücadeleyi, onun tuzaklarına düşmeden yürütmek gerekir... Bu,
uluslararası bir savaştır ve uluslararası arenada ittifaklarınızın olmasını
gerektirir...
Başbakan doğru söylemiş
Çankaya Köşkü'nde medya temsilcileriyle bir araya gelen
Başbakan Binali Yıldırım, “Bu örgütle irtibatı kendi isteğiyle, kendi azmiyle
olanlarla, hasbelkader ilişki içinde olmuş olanları birbirinden ayırmamız gerek”
demiş. Doğru söylemiş...
Yılanın başını ezmek
Rahmetli Mahir Kaynak derdi ki, “Bir gün evinizin bahçesinde
başı ezilmiş bir yılan görürseniz, ‘Kim yaptıysa Allah ondan razı olsun’ deyip
geçmeyin. Yılanın başını kimin ezdiğini bulun. Zira bu gün yılanın başını ezen,
yarın sizin de başınızı ezebilir...”
ABD medyasının hipnoz seansları
ABD medyasının hipnoz seanslarına maruz kalmamak için,
televizyon izlemiyorum. Bir televizyon programında yap-boz’un (puzzle’ın) bir
parçası sayılabilecek kayda değer bir söz söylenmişse, daha sonra o programın
videosunu bulup izliyorum. Biliyorum ki, ben kendimi kontrol etmezsem, medya
beni kontrol eder. Oysa özellikle böyle zamanlarda, bağımsız, soğukkanlı ve
mantıklı düşünmek gerekir...
Etiketler:
ABD,
AK Parti,
FETÖ,
FETÖ operasyonları,
medya,
OHAL,
siyasi operasyon
8 Ağustos 2016 Pazartesi
Sizi de içine atacakları kaynayan bir kazanın ateşine kendi ellerinizle odun taşımayı ne kadar da çok seviyorsunuz!..
Yenikapı’da 5 milyon vatandaşımız tek vücut oldu.
Harikulâde, muhteşem! Hakikaten muhteşem... 5 milyon, bazı Avrupa ülkelerinin
nüfusundan bile fazla; evet, doğru... Fakat bu fotoğraf sizi yanıltmasın. Zira
arka planda toplumun farklı katmanları ve dinî gruplar arasında hızla yükselen
bir gerilim var. Dinî motifli neredeyse bütün gruplar, cemaatler arasında bir
husûmet dalgası giderek büyütülüyor... Diğer taraftan bazı odaklar, HDP’nin
Yenikapı mitingine davet edilmeyişinden hareketle, bir süredir Kürt
vatandaşlarımıza, “Bakın, Yenikapı mitingine herkesi davet ettiler, bir tek
bizi, Kürtleri davet etmediler. Bu devlet, Kürtlere ayrımcılık yapıyor. Bu
devlet, Kürt düşmanı!” şeklinde korkunç bir telkinde bulunuyorlar...
7 Ağustos 2016 Pazar
Geriye kalan
Bir kâbustu, bitti... Geriye sadece, insanlığı olan insanlar
kaldı...
Erdoğan en çok TSK’nın yapısının değiştirilmesine dair eleştirilerden etkilenmiş...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Demokrasi ve Şehitler Mitingi”ndeki
konuşmasına 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü de selâmlayarak başlaması, altı
çizilebilecek bir ayrıntı olarak kaydedilebilir. “Siyasî parti genel başkanları
da burada” diyerek idam cezasını gündeme getirmesi, bu konuda ısrarlı olacağını
gösteriyor.
İsim vermeden eski Genelkurmay Başkanlarından İlker Başbuğ’a atıfta bulunarak askerî okulların kapatılmasına dair eleştirilere cevap verme ihtiyacı duyması, bu konudaki eleştirilerin etkili olduğunu gösteriyor. Ancak eleştiriler sadece askerî okulların kapatılmasına yönelik değil, TSK’nın yapısının değiştirilmesine yönelik... Anlaşılıyor ki, bu konuya dair tartışmalar, büyüyerek devam edecek...
“Demokrasi Nöbeti” sırasında vatandaşlara hizmet veren belediyelere teşekkür ederken, keşke kaymakamlıkları ve valilikleri unutmasaydı... (Bu arada, daha önce söylediği gibi mitingin canlı olarak yayınlandığı dev ekranlardan birisinin de Pensilvanya’ya kurulup kurulmadığına temas etmedi...) “Demokrasi Nöbeti”ne çarşamba günü son verileceğini söyledi. Neden? İlginç!..
İsim vermeden eski Genelkurmay Başkanlarından İlker Başbuğ’a atıfta bulunarak askerî okulların kapatılmasına dair eleştirilere cevap verme ihtiyacı duyması, bu konudaki eleştirilerin etkili olduğunu gösteriyor. Ancak eleştiriler sadece askerî okulların kapatılmasına yönelik değil, TSK’nın yapısının değiştirilmesine yönelik... Anlaşılıyor ki, bu konuya dair tartışmalar, büyüyerek devam edecek...
“Demokrasi Nöbeti” sırasında vatandaşlara hizmet veren belediyelere teşekkür ederken, keşke kaymakamlıkları ve valilikleri unutmasaydı... (Bu arada, daha önce söylediği gibi mitingin canlı olarak yayınlandığı dev ekranlardan birisinin de Pensilvanya’ya kurulup kurulmadığına temas etmedi...) “Demokrasi Nöbeti”ne çarşamba günü son verileceğini söyledi. Neden? İlginç!..
Millet devletsiz, devlet ordusuz olmaz...
TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “Millet devletsiz, devlet
ordusuz olmaz; ama ordu, sadece millet çağırdığı zaman kışlasından çıkar” cümlesi,
güzel bir cümleydi...
Yıldırım, zayıf kaldı
“Demokrasi ve Şehitler Mitingi”nde Başbakan Binali
Yıldırım'dan -sadece- hamaset yüklü bir konuşma değil, daha ufuk açıcı siyasî
tesbitlerde bulunmasını beklerdim... Çok bağırdı ama söylemleri zayıf kaldı...
“En büyük asker, bizim asker!”
“Demokrasi ve Şehitler Mitingi”nde Genelkurmay Başkanı Org.
Hulusi Akar konuşurken, vatandaşlarımızın “Türkiye seninle gurur duyuyor / En
büyük asker, bizim asker!” diye slogan atmaları, milletimizin temyiz
kabiliyetini, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne kurumsal olarak sahip çıkan
ferasetini, basiretini göstermesi bakımından muhteşem bir gösterge...
Adalet
“Demokrasi ve Şehitler Mitingi”nde Devlet Bahçeli’nin ve
Kemal Kılıçdaroğlu’nun adalete ve hukukun üstünlüğüne yaptıkları vurgular çok
yerindeydi. Her ikisine de teşekkürler...
Baykal’a üstü kapalı tehdit mi?
turktime.com yazarı Talat Atilla, CHP'nin “kaset komplosu”
ile devrilen eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a, “Darbe başarılı olsaydı,
Cumhurbaşkanı mı olacaktınız?” diye sormuş. Baykal da, “Talat Bey, böyle bir
şey düşünülebilir mi? İlk kez sizden duyuyorum. Böyle şey olur mu?” diyerek
şaşkınlığını ve tepkisini dile getirmiş.
Bu olağanüstü derecede anormal soruyu okuduğumda aklıma ilk
gelen düşünce şu oldu:
Cinnet halinin sonuçları
Şunu üzülerek bu sayfaya not düşeceğim: Uluslararası arenada
bundan sonraki dönemde ülke olarak bizi en fazla sıkıntıya düşürecek olan şey,
15 Temmuz sürecinde yaptığımız hatalar olacak... Kahramanlık, akılla
birleşseydi, “kazandık ve kurtulduk” diyebilirdik; ama diyemeyeceğiz...
31 Temmuz 2016 Pazar
Ben Erdoğan’ı kutsallaştırarak değil
aklımı da kullanarak sevmeyi tercih ederim
- Aslında ne oldu?
- Ve sadece muhataplarına: Kancıklık etmeyin!
Ben, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanındayız, yanında kalacağız”
sloganını üretmiş ve siyasî gelişmelerin her kritik ânında o sloganı tam 3
yıldır bu sayfada kullanmış birisiyim; fakat yanında olmanın ve yanında
kalmanın siyasî gerekçelerini de yine 3 yıldır bu sayfaya defalarca kaydetmiş
birisiyim. Yani benim Erdoğan’a olan sevgim, bir biat kültürünün yansıması değil,
bilinçli bir siyasî tercih. Bunun hiçbir dinî, manevî, kutsal bir boyutu yok...
Onun inançlı, dinî değerlere saygılı bir insan olması, ilâve bir meziyettir, onu
da gönülden takdir ediyorum; fakat benim Sayın Cumhurbaşkanımıza olan sevgim,
hiçbir zaman onu kutsallaştırmaya, her söylediğini ve her yaptığını sorgusuz
sualsiz peşinen kabul ve tasdik etmeye varmayacaktır. Çünkü böyle yaptığım zaman,
onu Fethullah Gülenleştirmiş, kendimi de Fethullahçılaştırmış olurum... Ben,
Sayın Cumhurbaşkanımızı Allah’ın insanoğluna bahşettiği aklımı da kullanarak
sevmeyi tercih ederim, onu –haşa- hatalardan münezzeh gibi görerek değil...
Etiketler:
15 Temmuz,
ABD,
Afganistan,
başkanlık sistemi,
darbe,
Fethullah Gülen,
Hillary Clinton,
Hüseyin Gülerce,
Irak,
küreselleşme,
Recep Tayyip Erdoğan,
Rusya,
Sevilay Yükselir,
ulus devlet
29 Temmuz 2016 Cuma
“İkinci darbe” hangi masadan çıkacak?
Kanlı bir darbe teşebbüsü atlattık... Millet “demokrasi
nöbeti”nde... Ardından Yüksek Askerî Şûrâ (YAŞ)... Komuta kademesinde
değişiklik yok... Herkes eski görevine devam edecek... Devlet, YAŞ sonrası
yemek masasında... Cumhurbaşkanı Erdoğan masada, Başbakan Yıldırım masada,
Millî Savunma Bakanı Işık masada, Genelkurmay Başkanı Akar masada... Kuvvet
Komutanları masada...
25 Temmuz 2016 Pazartesi
Erol Olçok ve Rus istihbaratı
Uluslar arası ittifaklar içerisinde Rusya ile yakınlaşan, liberaller tarafından da “giderek Putinleşiyor” denilerek suçlanan Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşının, Ukrayna’da Rusya karşıtı bloğun seçim kampanyasını yürütmüş olması, beni çok şaşırtmıştı…
28 Mart 2016 Pazartesi
Elbet bir gün devran döner… Dönecek!
Daha 1776’da kurulmuş 239 yıllık bir devlet olan ABD’nin
başkanı, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun vârisi Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin Cumhurbaşkanına randevu vermiyor, öyle mi? Elbet bir gün devran
döner... Dönecek! Ya bu duruma sevinen, adeta bayram eden şahsiyetsiz, onursuz
hainlere ne demeli?.. Sabır yâ Rabbi... Sabır...
Kadınların askere alınması ordunun nizamını bozmasın!..
Basında, gönüllülük esasıyla kadınların da askerlik hizmeti yapabilmelerine imkân sağlayacak kanunî düzenlemeler yapılacağına dair haberler okuyoruz. Türk kadını, İstiklâl Harbi’nde olduğu gibi, geri hizmette de olsa gerektiğinde canını tehlikeye atarak kahramanlık etmeyi bilmiştir; ama bunu doğrudan askerlik hizmetine dönüştürmek ne derece sağlıklı olur? Dilerim bu uygulama, ordunun nizamını bozacak bir hâl almaz...
“Çarşı”nın “A”sı ve bir ideoloji olarak anarşizm
“Çarşı”, malûm, Beşiktaş taraftar gruplarından biri... Bazı eylemlerinde kullandıkları logolarına dikkat edin; “Ç” harfi, eski komünist eğilimleri çağrıştıran orak-çekiç şeklinde, “A” harfi ise, Anarşizm'in sembolü olan yuvarlak içine alınmış bir A şeklinde...
Bir ideoloji olarak Anarşizm, malûmunuz, hiçbir otoriteyi
kabul etmez. Evde babanın, annenin otoritesine, okulda müdürün, öğretmenin
otoritesine, iş yerinde amirin otoritesine, askerde komutanın otoritesine, genel
olarak da devlet otoritesine karşıdır.
Onların otorite karşıtlıkları, baskıcı, haksız-hukuksuz,
adaletsiz bir otoriteye karşı çıkmak anlamında bir karşıtlık da değil, genel
olarak hiçbir nizam tanımamak üzerine inşa edilmiş bir karşıtlık... Sloganı da
bu sebeple “Çarşı, her şeye karşı” şeklinde...
“Hocaefendi” tamamen kafayı sıyırmış
Fethullah Gülen, normal şartlar altında kendi gölgesinden
bile korkacak kadar ödleğin tekidir. Peki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
seçilmiş Cumhurbaşkanına, Başbakanına hakaret edecek, onları tehdit edecek
cesareti nereden buluyor? Amerikalı ve Avrupalı abilerinden... Çanakkale’de
üzerimize hücum etmiş ne kadar işgalci emperyalist varsa, Gülen, onların
yanında... Son bedduasını izlediniz mi? Tamamen kafayı sıyırmış, aklını,
izanını kaybetmiş, şirazeden çıkmış... Allah ıslah etsin...
Türk Ordusu, Türk Milleti’nin ordusudur; Michael Rubin’in ordusu değil
Gülen Cemaati’nin “Paralel Yapı” kanadıyla irtibat hâlindeki
birtakım AB’ci ve ABD’nin “Küresel Sermaye” kanadına tâbi çevreler, bir süreden
beri “Erdoğan isteklerimizi kabul etmezse Türk Ordusu darbe yapar” diye alenen
tehditler savuruyorlar.
Darbe yapacak adamlar, bu hazırlıklarını en yakınlarına bile
söylemez, büyük bir gizlilik içinde sürdürürler. Havlayan köpek ısırmaz...
Bunlar, açıktan “Kafamızı bozmayın, darbe yaparız haa!” diyorlar... Malûmunuz,
en sonunda bu seslerin sahibi de çıktı ortaya. Eski ABD Savunma Bakanlığı
görevlisi Michael Rubin, “Erdoğan reform yapmazsa (isteklerimizi yerine
getirmezse) Türk Ordusu darbe yapar, Amerika da buna itiraz etmez, darbe
yönetimiyle çalışmaya devam eder” dedi.
3 Mart 2016 Perşembe
Aslında bambaşka bir kurgunun içindeyiz
Haberi bir gazetede okudum: Birkaç gün önce İran’dan dönen
Borsa İstanbul (BİST) Genel Müdürü Tuncay Dinç, İstanbul’da düzenlenen ‘Büyüyen
Firmaların Alternatif Finansman Kaynaklarına Erişimi’ konulu panelde, hayli
dikkati çeken (daha doğrusu dikkati çekmesi gereken) sözler söylemiş. Okuyalım:
“İran, şu anda mangaldaki sıcak kestane gibi; herkes yemek
istiyor ama eliyle tutmak istemiyor. Türkiye, bu firmalar için kuracağı bu
fonla aracı olacak.”
Fon için İran’la el sıkıştıklarını söylemiş ve “Türkiye’nin
30 milyar ticaret hacmine ulaşmayı hedeflediği İran’a gitmek isteyen Türk
firmaları da bu fonla yatırım yapabilecek” demiş.
Etiketler:
ABD,
Ahmet Davutoğlu,
BİST,
Borsa İstanbul,
ekonomi,
İran,
kurgu,
Rusya,
Tuncay Dinç
23 Şubat 2016 Salı
“Ah Öropa, ah Öropa!..”
![]() |
Ertuğrul Özkök |
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, “Birinci Dünya
Savaşı, Enver Paşa’nın Türk Kızıl Elması hayalini söndürdü. Suriye savaşı da
AKP’nin ümmet Kızıl Elması hayalini bitirdi. Misak-ı Millî’ye ve Avrupa Birliği’ne
dönme zamanıdır” diye yazmış... Dur bakalım Ertuğrul Bey, bu işler öyle 3-5
yılda sonuçlanmaz...
Milat gazetesi, bu haberleri ortaokul öğrencilerine mi yazdırıyor?
![]() |
Kupürü tıklayarak büyütebilirsiniz |
Milat gazetesi, web sitesinde “AFRİKA ÜLKESİ’DE SURİYE’YE
GİRİYOR” başlığıyla yayınladığı haberde, “Sudan Dışişleri Bakanı İbrahim
Gandur, Suudi Arabistan’ın ya da ülkesinin Suriye’ye kara güçlerini
göndermesinin gündemlerinde olmadığını belirtti.” diyor. Peki, Sudan “kara
harekâtı gündemimizde yok” demişse, nasıl olmuş da haberin başlığı “Afrika
ülkesi’de Suriye’ye giriyor” şeklinde yazılmış? (Üstelik “Afrika ülkesi’de”
ifadesinde -de ayrı yazılır, öyle kesme işaretiyle ayrılarak yazılmaz) Medya bu
halde işte...
Nevzat Hoca fena halde yanılıyor...
![]() |
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş |
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Cemaat’in yayın organlarından “Özgür
Düşünce” gazetesine verdiği mülâkatta, 17 Aralık sürecinde dönemin Başbakanı
Erdoğan’ın tavrının nasıl olması gerektiğine dair düşüncesini şöyle ifade
ediyor: “Tayyip Bey istifasını verecekti, kabine düşecekti, kabineyi kurmak
için yine Tayyip Bey’e görev verilecekti. Ondan sonra hem yargı rahatlayacaktı,
hem kendisi rahatlayacaktı. Hiçbir dedikoduya karışmamış, üzerinde hiçbir şaibe
olmayan yeni bir kabine kurulacaktı. Başbakanın bu jesti de dünyaca takdir
edilecekti.”
Aaa! Fethullah Gülen “Seyyid Kutub” dedi!..
![]() |
Seyyid Kutub - Fethullah Gülen |
Yusuf Kaplan gibi daha önce kısmen de olsa AK Parti’ye
destek verirken daha sonra partiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a isyan bayrağı
açan ve “istikametimizi AB’ye çevirmeliyiz” diyen birtakım “İslâmcı”ları gören
Fethullah Gülen, bu cenahta bir muhalefet dalgası oluşturmak için, onların terminolojisini
kullanmaya, onların sempati duydukları isimleri telâffuz etmeye başladı.
Yıllardır Seyyid Kutub’un adını bile anmayan Gülen, son sohbetinde İhvân-ı
Müslimîn’den Seyyid Kutub’un mücadelesini örnek olarak gösteriyor...
Zaman
gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici de, twitter sayfasında
Şehbenderzade Ahmed Hilmi’nin fikir hürriyetine dair sözünü paylaşıyor...
(Şehbenderzade Ahmed Hilmi, önceleri Jön Türkler ile İttihat ve Terakki
Cemiyeti’ni desteklemiş olsa da, daha sonra hatalarını görmüş ve ağır bir dille
eleştirmiş bir İslâmcıydı.) Cemaat, hafif sol jargon sosuna batırılmış
söylemlerle, İslâmcı isim ve terminoloji ile birtakım İslâmcı sazanları da
muhalif kanada devşirmeye çalışıyor... Cemaat’te oyun bitmez... İbretle takib
ediyorum... Hem Cemaat’in uygulamaya koyduğu stratejileri, hem de İslâmcı
sazanları...
Etiketler:
Abdülhamit Bilici,
AK Parti,
Cemaat,
Fethullah Gülen,
İhvan-ı Müslimin,
İslamcılık,
İttihat ve Terakki Cemiyeti,
Jön Türkler,
Recep Tayyip Erdoğan,
Seyyid Kutub,
Yusuf Kaplan,
Zaman gazetesi
19 Şubat 2016 Cuma
ABD’de bir “iç operasyon” muhtemeldir...
![]() |
Fırtına öncesi sessizlik |
ABD’deki güç odakları arasındaki çatışmanın bariz bir
şekilde patlak vermesi kaçınılmaz hâle geliyor. Hâl-i hazırda küreselleşmeci
cephe, ABD yönetimini ele geçirmiş durumda. Küreselleşme karşıtı cephenin bunu
sessizce kabulleneceğini zannetmiyorum. Yakında ABD içinde bir derin devlet
operasyonu yapılırsa, bu benim için sürpriz olmayacak...
Uğur Mumcu’nun ağabeyi Ceyhan Mumcu:
Cumhuriyet artık okunmaya değmez!..
(Ceyhan Mumcu’nun A Haber’e ve Kanal A’ya verdiği röportajın
kayda değer kısımlarını yazıya geçirdim)
![]() |
Ceyhan Mumcu |
Uğur Mumcunun ağabeyi Ceyhan Mumcu: “Cumhuriyet gazetesi
geçmişte de istikamet değiştirmişti; ama Uğur Mumcu istifa ederek tavır koymuş,
okuyucunun da desteğiyle gazete, Hasan Cemallerden geri alınmıştı. Şimdi Mustafa
Balbay direnmedi. Orhan Bursalı, şükran ketenci de direnmiyorlar. Nazlı Ilıcak’ın
“okuyun” dediği bir Cumhuriyet gazetesi, artık okunmaya değmez.”
Etiketler:
A Haber,
Can Dündar,
Cemaat,
Ceyhan Mumcu,
Cumhuriyet gazetesi,
Emre Kongar,
Ergenekon davası,
Kanal A,
Mustafa Balbay,
Nazlı Ilıcak,
Orhan Bursalı,
röportaj,
Şükran Ketenci,
tepki,
Uğur Mumcu
Makbul ritüeller...
![]() |
Olay yerine karanfil bırakmak yaygın bir ritüel hâline geliyor |
Batı’nın matem ritüelleri, bizim dinî ve kültürel
ritüellerimizin yerini alıyor... Hem Sultanahmet'teki hem de Ankara'daki terör
saldırısından sonra, Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız, patlamanın meydana geldiği
alana karanfil bırakıyorlar... Kültürel değişimin yansımaları... Dünyaya
mesajımızı, ancak onlar için makbul sembollerle verebiliyoruz...
Ah Öropa, ah Öropa!..
![]() |
Yusuf Kaplan |
“İslâmcı akademisyenimiz” Yusuf Kaplan, hükümete, Erdoğan’a
vermiş veriştirmiş ve ilâve etmiş: “Türkiye, istikametini tekrar Avrupa Birliği’ne
çevirmeli”... Tanzimat sonrası romanlardaki gibi: “Ah Öropa, ah Öropa!..”
Rüzgârda savrulan sonbahar yaprakları gibiler...
Hay aksi! Acaba kim?
![]() |
Kim ola ki?.. |
ABD, “Ankara saldırısının faillerini belirleyemedik” demiş.
Tabii belirleyemez; failin bizzat kendisi olduğunu en iyi kendisi biliyor
çünkü...
18 Şubat 2016 Perşembe
Ukrayna üzerinden Türkiye’ye satranç hamlesi...
![]() |
Ukrayna ve Türkiye |
Rusya’ya karşı Ukrayna-Türkiye işbirliğini engellemek için,
koalisyon partilerinin hükümetten çekilmesini sağlayarak Ukrayna hükümetini
düşürdüler... Türkiye’yi uluslararası alanda tamamen yalnızlaştırmaya
çalışıyorlar...
Bu utanç, Bahçeli'nin alnından hiç silinmeyecek!..
![]() |
Devlet Bahçeli |
Bir devlet adamı, bir terör saldırısı karşısında “ekin gibi
biçiliyor, hızarda doğranıyoruz” der mi?..
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, twitter sayfasında
yayınladığı mesajında, “Ekin gibi biçiliyor, hızarda doğranıyoruz. (...) Devlet
şaşkın, hükümet şaibeli, gelecek ise oldukça sislidir” diye yazmış. Devletin,
milletin, askerin, polisin en fazla morale ihtiyacı olduğu günlerde, emniyet
kuvvetlerimizin moralinin en yüksek seviyede tutulması gereken bir dönemde,
hiçbir siyasî parti liderinin telaffuz etmemesi gereken cümleler sarf etmiş!.. “Devlet
şaşkın” diyen Sayın Bahçeli, adından utanmalı! Şaşkın olan kendisidir! Korkakça
bir tepki vermiş, korkakça!.. Devlet adamlığından ne kadar uzak olduğunu apaçık
bir şekilde ortaya koymuş... İçler acısı bir durum. Bu utanç, onun alnından hiç
silinmeyecek!.. Bahçeli bitmiştir artık, yok hükmündedir!..
Bütün maskeler düştü
![]() |
Hep beraber direneceğiz |
İçeride ve dışarıda bütün maskeler düştü. Dost-düşman
netleşti, herkes safını seçti. Hainler çırılçıplak ortada! Askerî savaşı,
psikolojik savaşla birlikte sürdürüyorlar. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin askerî
operasyonlarının ve hükümetin arkasındaki desteği kırmak için, halkı devlete
karşı kışkırtmaya çalışıyorlar. Muhalefet, alçaldıkça alçalıyor!... Direncimizi
kaybetmemeli, asla karamsarlığa kapılmamalıyız... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,
Başbakan Davutoğlu’nun, devletimizin yanındayız, yanında kalacağız!.. Allah,
devlete, millete zeval vermesin...
17 Şubat 2016 Çarşamba
Ankara’daki patlamanın mesajı…
Ankara’daki patlamanın mesajı, özellikle Türk Silahlı
Kuvvetleri üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne... Patlama noktası hem Hava
Kuvvetleri Komutanlığı’na hem de TBMM’ye yakın bir nokta... Mesaj, İncirlik
üssünün Suudî Arabistan uçaklarına açılmasını da işaret ediyor... “Suriye’den;
Azez’den, Halep’ten elinizi çekin” diyorlar... Devletin cevabını şimdiden
söyleyeyim: “Çekmeyeceğiz!..”
Yaşamak
![]() |
Bakın, hemen oracıkta |
Hayatı nasıl bir çevre içerisinde ve hangi şartlarda yaşıyor
olursak olalım, her zaman değilse bile hiç olmazsa zaman zaman ona bir
edebiyatçı; meselâ bir romancı, hikâyeci, şair gibi, yahut da bir sinema
yönetmeni veya fotoğrafçı gibi bakmak lâzım... Yani hayatın akışının adeta
dışına çıkıp, olaylara, insanlara ve eşyaya (şey’lere) dışarıdan bir göz olarak
bakmak... Yani bir romanı, hikâyeyi, şiiri okuyor ya da yazıyor gibi; bir film
çekiyor ya da bir filmi seyrediyor gibi, yahut da en azından bir fotoğraf
çekiyor gibi... Güzeli-çirkini fark ederek, iyiyi-kötüyü ayırd ederek, her şeyi
çözümleyerek; ama mutlaka ve mutlaka, her şeye rağmen, hayattan tad almayı,
keyif almayı bilerek... Hayatın içerisinde şuursuzca sürüklenip giderek,
zamanın akışı içerisinde kaybolarak değil... Ne olursa olsun, her şeye ama her
şeye rağmen, etrafımızda mutlaka güzel bir şeyler vardır... Fark etmeli ve
yaşamalı... Kötülülüklerden uzak durup, mümkün olduğunca iyi bir insan olmaya
gayret ederek...
(Sürur Öztürk)
16 Şubat 2016 Salı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değişmeyen hatası...
1 Mart Tezkeresi konusunda ben, Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi
düşünmüyorum. O dönemde ben bir radyonun haber sorumlusuydum ve gelişmeleri
dakika dakika takip ediyorduk. 1 Mart Tezkeresi kabul edilseydi, bu Türkiye
için tam bir felâket olacaktı... Hatta Türkiye’nin işgaline bile dönüşebilirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde tezkereyi desteklemişti. Onca yıl sonra birkaç
gün önce tekrar tezkereyi savunması son derece ciddi bir hata oldu... Bu
hatasını düzeltmeli... Bu konuda Baykal’ın görüşleri, o dönemde de bu dönemde
de daha gerçekçi ve daha millî...
14 Şubat 2016 Pazar
Kültürel değişimin iktisadî sonuçlarına dair...
![]() |
İsmail Cem |
Prof. Mead’in kendi gözlemlerine göre, Orta Afrika’da bir kabileye yabancı tekstil ürünleri gösterilir. Kabilenin kadınları, bu kumaşlardan almak için kocalarına baskı yapmaya başlarlar. Adamlar, kumaşları satın alabilmek için, kabileyi terk edip, daha uzaklarda maden işletmelerinde işçi ya da çiftliklerde ırgat olarak çalışmaya başlarlar. Üretim yaptıkları tarlaları, kabilenin kadınlarına ve yaşlılarına emanet etmişlerdir. Onlar da tecrübesiz oldukları için, kısa süre sonra üretim düşmeye başlar. Kabile, yoksulluk ve açlık gibi yeni ve hayatî meselelerle karşılaşır. Çalışmak için gitmiş olanların aldıkları para ise, gittikleri yerlerdeki masraflarına gitmektedir... Aynı şekilde başka bir kabilede de, tecrübeli genç adamlar başka yerlere çalışmaya gittiklerinde, ağaçlara tırmanamadıkları için meyveleri toplayamayan kabiledeki yaşlılar, ağaçları keserler. Bunun sonucu olarak da, ağaçsız kalan toprak gevşer, erozyon meydana gelir, toprakları sel götürür...
11 Şubat 2016 Perşembe
Şucu, bucu, ocu, öcü...
![]() |
Kimsin? |
Diyebilirsiniz ki, “Ama sen de siyasetçileri uluslararası ittifaklarına göre tasnif ediyorsun”. Evet; ama bu, benim icad ettiğim ve uygulamaya koyduğum bir tasnif değil ve ne yazık ki bütün siyasî hareketler, önünde sonunda bu tasnifi doğrular biçimde gelişiyor... Ancak, insanların vasıflarının, şablonlara kurban edilmesinden hiç de hoşnut değilim. Keşke böyle olmasaydı; ama böyle olmaya devam edecek... Hiç olmazsa birbirimize karşı daha saygılı olalım. Muhataplarımızın meziyet ve kabiliyetlerine değer vermeyi de bilelim... Aynı masanın etrafına oturup, beraberce çay içebilmeliyiz…
(Sürur Öztürk)
10 Şubat 2016 Çarşamba
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı
![]() |
Hiç haberimiz olmadı! |
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı, TBMM Adalet
Komisyonu’nda kabul edilmiş. Tasarıya göre, kaydı tutulmayacak maddeler
arasında vatandaşların dini de yer alıyor. Bu konu, kamuoyunda hiç
tartışılmadı. Tartışılmalıydı. Osmanlı, herkesin dininin bilinmesine ve hatta
bunun sosyal hayatın her alanında bilinir olmasına özen gösterirdi.
Gayrimüslimler, hamamda bile takunyalarına bağladıkları bağcıkların renkleriyle
Müslüman olmadıklarını görünür hâle getirirlermiş…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)