28 Nisan 2018 Cumartesi

Bu bir insanlık sınavı değilse herhalde bir kâbus olmalı

Şahsî hırslara dayalı hararetli tartışmaları, hakaretleri, küfürleri, seviyesiz suçlamaları bir tarafa bırakalım ve memleketin siyasî fotoğrafını görebilmek için, parçaları birleştirmeye çalışalım.

Ortada oldukça tuhaf bir durum var:

23 Nisan 2018 Pazartesi

Gidin artık Sayın Cumhurbaşkanım; lütfen gidin artık…

Bir zamanlar o kadar çok severdim ki sizi, o muhteşem hitabetinizle konuştuğunuzda duygulanırdım; gözlerim dolardı bazen… Yaşımdan başımdan utanır, gizlerdim duygulandığımı… Çok güvenirdim size… Samimiyetinize… Gerçekten de “adalet ve kalkınma” için çaba gösterdiğinize inanırdım. Benim hissettiklerimi hisseden milyonlarca Anadolu insanı gibi… Bir de slogan üretmiştim sizin için, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanındayız, yanında kalacağız” diye… Görüyor musunuz, resminizi de çizmiştim… Yanınızda kalamıyoruz artık... Geriye dönüp baktığımda, geçmişteki eski beni tanıyamıyorum artık. Siz, geriye dönüp baktığınızda, şimdi kendinizi tanıyabiliyor musunuz?..

Normal

Türkiye normalleşsin artık. Bıktık bütün anormalliklerden! Normal düşünen, normal yaşayan sağlıklı bir toplumda, normal bir ülkede, normal bir vatandaş olarak yaşamak istiyorum. İnsanlara hiç yoktan sıkıntılı yıllar yaşatan anormal siyaset magandalarının da cezalandırılmalarını...

Kim yapıyor bütün bunları?


‘Cumhur İttifakı”, muhalefeti de kendi aralarında ittifak kurmaya zorladı, hatta mecbur bıraktı. Kalbur üstü bütün muhalefet partileri ittifak kurarlarsa, %10 seçim barajı kanunen hâlâ yerli yerinde dursa da fiilen ortadan kalkmış olacak. O halde ‘Cumhur İttifakı’ aslında bütün partilerin temsil edildiği bir Meclis oluşması için hayata geçirildi de, 15 yıllık AK Parti iktidarının bundan haberi mi yok? Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi oldukça renkli bir Meclis mi çıkacak karşımıza? Tam da 22 Nisan’da, yani 23 Nisan’a, TBMM’nin açılışının yıldönümüne hazırlanmış gibi yaşadığımız sürpriz gelişmeler...

Artık her vatandaşın bir medyası var


Yıllar önce, siyasî / ideolojik, veya dînî / sosyolojik hangi sosyal katmana mensup olurlarsa olsunlar, az çok okuyup yazan bütün gençlerin ve yetişkinlerin gönlünde yatan aslan, bir dergi ya da gazete çıkarmak olurdu. Çoğu zaman kendilerine mâlî destek sağlayacak “hayırsever bir zengin” bulamazlar, küçük bütçeli reklamlar vererek ya da abone olarak kendilerine katkı sağlayacak esnafın, arkadaşların, dostların kapılarını çalarlardı… Umutsuz hayallerle çalınan kapılardan da çoğu zaman para yerine nasihat alınarak dönerlerdi… Gençler, “dava adamı” bildikleri zenginlere veryansın eder, kendi yağlarıyla nasıl kavrulacaklarının hesabını yapmaya başlarlardı…

22 Nisan 2018 Pazar

Muhalefet baskın seçimi, iktidar da bu hamleyi beklemiyordu

 Bu gelişme üzerine siyasî hareketlilik, birden bire çoğaldı. Özellikle son 2 yıldır taktik ve stratejik bütün hamleler AK Parti ve özellikle MHP’den gelirken, ilk kez CHP-İYİ Parti ortak aklından etkili bir karşı hamle gelmiş, ‘Cumhur İttifakı’ sarsılmıştı…

İktidar haber veriyor: Deprem gibi bir ekonomik kriz geliyor


Şimdi, seçmenlerine yaklaşmakta olan bir krizi haber veren iktidar, bu krizi engelleyebilecek mi? Ne değişecek de engelleyecek? Kadrolarını değiştirse bile, politikalarını ve 15 yıllık yönetim zihniyetini de değiştirecek mi? Sayın Erdoğan, “Başkanlık sistemine geçince karar alma süreçleri hızlanacak. Ben de kararname çıkarma yetkisine sahip olacağım için, bürokratik oligarşiye takılmadan, kararnamelerle işleri hızlandıracağım” diyor. Hangi işleri? Ne yapmak istedi de kim engel oldu Sayın Erdoğan’a? Engel olmaya kalkanların başlarına neler geldiğini de görüyoruz. O halde ne değişecek?..

15 Nisan 2018 Pazar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, karşılaşma öncesi stadyumdan “güzel bir ses” istedi, 50 bin kişi “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırdı


Sayın Erdoğan’ın akıl almaz hatalarını izlemeye devam ediyoruz… Son olayın nasıl geliştiğini özetleyeyim:

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Süper Lig’de Galatasaray-Başakşehir arasında oynanan futbol müsabakası öncesi, AK Parti Başakşehir İlçe Kongresinde, tribünlerdeki gençlere şöyle seslendi:

“Başakşehir stadyumunu doldurmaya hazır mıyız? Hah! Bak, aniden bir sürpriz yaparım, Başakşehir’in bir maçına gelirim, ondan sonra orada tribünleri boş görürsem, olmaz. Bir de bu akşam meselâ güzel bir ses gelirse, tadına doyum olmaz, değil mi? Gelir mi gelir; hiç belli olmaz.”

14 Nisan 2018 Cumartesi

O varken başka hiç kimse yoksa, Türkiye nasıl var olacak?

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni temsil eden, “Başkomutan” unvanına sahip bir isim olarak Sayın Erdoğan, aynı zamanda “AK Parti Genel Başkanı” sıfatını taşıyor ve devleti temsil eden kimliğini, bırakın il kongrelerini, ilçe kongrelerinde eritiyor, yok ediyor… AK Parti’nin İl Başkanları, İlçe Başkanları, Belediye Başkanları yok mu? Var elbette; ama o varken, adeta başka hiç kimse yok… Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir “parti devleti” midir? “O varken başka hiç kimse yok” ise Türkiye, nasıl var olacak?.. Bir ülke, tek bir kişiyle gelişebilir mi?..

12 Nisan 2018 Perşembe

Külünk’ün ‘diploma’ çıkışı, 28 Şubat davası için bir gözdağı mı?

Bu durumda, ‘acaba’ diyorum, ‘Avrasyacı / ulusalcı cephe, “28 Şubat Davası’ndan askerlere mahkûmiyet kararı çıkarsa, buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasının sahte olduğuna dair iddialar yargıya taşınabilir ve Erdoğan görevden alınabilir” şeklinde üstü kapalı bir tehditte bulunuyor, bir gözdağı mı veriyor?..’
***

11 Nisan 2018 Çarşamba

Bir cumhurbaşkanı, bunu neden yapar?


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, malûm, aynı zamanda AK Parti’nin Genel Başkanı. Partisinin 10 Nisan tarihli grup toplantısında konuşmasını yapıyor. Konuşması bitmek üzere. Birden bire sözlerine ara veriyor ve “İsmet Bey, bir dakika sizi buraya alalım” diyerek, Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ı kürsüye çağırıyor. Bakan Yılmaz kürsüye çıkarken, partililer Erdoğan’ın bir vesile ile ona iltifat edeceğini düşünmüş olacaklar ki, alkışlamaya başlıyorlar. Bakan Yılmaz, kürsüye çıkıyor. Genel Başkan Erdoğan, mikrofonlardan biraz uzaklaşarak, alçak sesle Bakan’a bir soru soruyor, Bakan da tedirgin bir şekilde cevap veriyor. Onlar aralarında fısıldaşırken, salondaki partililer birbirlerine “Ne oldu, ne var? Bir sıkıntı mı var? Mesele nedir?” der gibi bakıyorlar…

9 Nisan 2018 Pazartesi

Hareketli günlerin, sarsıcı gelişmelerin eşiğindeyiz

Ruhani-Putin-Erdoğan
Çok yakında, oldukça hareketli günler ve hatta belki de sarsıcı gelişmeler yaşayacağımız anlaşılıyor. Neden böyle düşündüğümü açıklayayım:

13 Nisan’da “28 Şubat Davası”, 26 Nisan’da da “Ergenekon Davası” görülecek. Tarafların beyanlarına ve uluslararası alandaki gelişmelere bakılırsa, bu iki davanın sonucu, Türkiye’de ulusalcı çevrelerle iktidar arasındaki ilişkilerinin âkıbetini de belirleyecek. Daha açık ifade etmek gerekirse, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e ve onun “Aydınlık” grubuna yakın ulusalcı “sivil ve askerî bürokrasi” ile iktidar arasındaki işbirliğinin devam edip etmeyeceği ortaya çıkacak. Bunu belirleyecek daha önemli bir turnusol kâğıdı ise, Esad yönetiminin Doğu Guta’da kimyasal silah kullandığı iddiası konusunda iktidarın nerede duracağı olacak. ABD ve NATO’nun yanında mı, Rusya, İran ve Suriye’nin yanında mı? ABD’nin yanında yer alırsa Avrasya ittifakı çatırdayacak, Suriye ve Rusya’nın yanında yer alırsa da NATO’yu karşısına almış olacak…

6 Nisan 2018 Cuma

Anormallik sorgulaması


ABD’nin PKK’sı, AB’nin PKK’sı, İngiltere’nin PKK’sı, Rusya’nın PKK’sı… PKK’nın Avrupa Konseyi binasına saldırması, PKK açısından da tutarsız değil mi? O halde, saldıranlar kimin PKK’sı ve hedeflenen siyasî sonuç ne olabilir?..

“Muhafazakâr medya”

Güya “muhafazakâr” medya, bu ülkenin insanlarının düşünce / idrak / muhasebe / muhakeme çıtasını olabildiğince aşağıya çekme özelliğini, itina ile ve büyük bir sadakatle muhafaza etmeye devam ediyor… Türkiye’nin “faili malûm” 1 numaralı meselesi…

4 Nisan 2018 Çarşamba

AK Parti’yi FETÖ sanığı haline getirecek taşlar döşeniyor mu?


FETÖ davalarının işleyişine dair birtakım gelişmeleri bir araya getirdiğimizde, bu davaların varacağı yer ve AK Parti iktidarının muhtemel akıbeti konusunda ilginç ipuçları çıkıyor ortaya.

Bunlar, eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın hapis cezasına çarptırılmalarının gerekçeleri, AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın gündeme getirdiği “FETÖ borsası” iddiası, bu iddiaya AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı tarafından gösterilen tepki, Devlet Bahçeli’nin bu konuda yaptığı yorumlar ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “FETÖ’nün bir numarası” ilân etmesi şeklinde sıralanabilir.

Kısaca açıklamaya çalışalım:

Sıra “15 Temmuz’un siyasî ayağı”na mı geldi?


Eğer Devlet Bahçeli’nin sözlerinin satır aralarını doğru okuyabildiysem, önümüzdeki dönemde “darbenin siyasî ayağı” konusunda birtakım gelişmeler yaşanabilir... Eğer öyle olacaksa bu, sürprizlerle dolu bir sürecin başlaması demektir...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 3 Nisan 2018 tarihli grup toplantısında “FETÖ ile mücadele” konusunda söyledikleri, dikkat çekiciydi.

Bahçeli’nin konuşmasından bazı kısımlar, kısaltılmış olarak şöyle:

2 Nisan 2018 Pazartesi

Hulusi Akar’a operasyon

Dünkü kamuflajlı karakol ziyaretindeki münasebetsizliklerin, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın bilgisi ve müdahalesi dışında organize edildiği, maksadının da Akar’ın Zeytin Dalı Harekâtı’yla yükselen prestijini sarsmak olduğu anlaşılıyor… Akar, o hengâme içinde bir şeylerin ters gittiğini fark etti; ama yanında Cumhurbaşkanı olduğu için müdahale edemedi. Belli ki bu, Akar’a karşı olumsuz bir kamuoyu oluşturmak için düzenlenmiş psikolojik bir operasyondu… Siyasetçiler de kullanılmış oldular…

Org. Hulusi Akar’ı kimler neden itibarsızlaştırmak istiyor?


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın askerî kamuflaj giyinerek, gazeteciler, sporcular ve şarkıcılarla birlikte, Oğulpınar Hudut Karakolu’nu ziyaretinde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın yanında sergilenen laubalilik ve düzensizliklerin, Akar’ın prestijini zayıflatacak bir kurguya dönüştürülmesi, hiç de tesadüfî gözükmüyor. “Sivil organizasyon”, bir kliğin tuzağına düşmüş olabilir… Bazı konukların tartışmalara sebep olacak netameli isimlerden seçilmiş olması ve saire… Bu, bir psikolojik operasyona benziyor... Ciddiyetle sorgulanmalıdır…

1 Nisan 2018 Pazar

Erdoğan’ın “Ya sev, ya terk et” söylemine savruluşu

Şimdi, bu tavrın ifadesi olarak aynı tepkiyi iktidar, başka kelimelerle dile getiriyor; ama yaklaşım tarzı aynı: “Ya sev, ya terk et!..” MHP ile ittifak, MHP’nin eski sloganlarının AK Parti’de nüksetmesine mi sebep oluyor? Ya vatandaşlar da seçimlerde iktidara, “Ya vatandaşlarını bir bütün olarak sev, ya da iktidar makamını terk et!” derlerse?..