4 Nisan 2018 Çarşamba

AK Parti’yi FETÖ sanığı haline getirecek taşlar döşeniyor mu?


FETÖ davalarının işleyişine dair birtakım gelişmeleri bir araya getirdiğimizde, bu davaların varacağı yer ve AK Parti iktidarının muhtemel akıbeti konusunda ilginç ipuçları çıkıyor ortaya.

Bunlar, eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın hapis cezasına çarptırılmalarının gerekçeleri, AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın gündeme getirdiği “FETÖ borsası” iddiası, bu iddiaya AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı tarafından gösterilen tepki, Devlet Bahçeli’nin bu konuda yaptığı yorumlar ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “FETÖ’nün bir numarası” ilân etmesi şeklinde sıralanabilir.

Kısaca açıklamaya çalışalım:

Mutlu ve Çapkın’ın cezaları kesinleşir ve emsal teşkil ederse…

Eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, FETÖ davasında 3 yıl 1 ay 15 gün; eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ise 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldılar. Verilen bu cezaların gerekçesi ise özetle, “Paralel devlet oluşturmaya yönelik yapıyı bilmelerine rağmen, harekete geçmeyerek örgüte yardımda bulunmaları”…

Bu mahkûmiyet kararının kesinleşmesi hâlinde, “Paralel Devlet Yapısı’nın varlığının bilinmesine rağmen harekete geçmemek” şeklindeki ölçü, AK Parti yöneticileri ve hükümet üyelerinin büyük bir kısmını içine alabilecek bir “emsal karar”a dönüşebilir. Çünkü bu durumda, “önceden tedbir almamış, harekete geçmemiş olmak”, artık “FETÖ’ye yardım etme” suçunun yeterli bir delili sayılabilecek… Acaba öyle bir gelişme, AK Parti’yi ve hükümeti topun ağzına konmak tehlikesiyle karşı karşıya bırakabilir miydi?.. Mutlu-Çapkın davası, AK Parti’ye karşı bir tuzağa dönüşebilir miydi?..

11 bin 480 kişinin Bylock kullanmadıkları halde, dijital tuzaklarla kullanmış gibi gözüktüklerini ortaya çıkaran Saadet Partisi Antalya İl Başkan Yardımcısı Avukat Ali Aktaş, 1 Nisan 2018 tarihinde twitter sayfasına şu cümleleri yazmıştı:

“Eylül 2014’te görevden alınan Vali Mutlu’nun mahkûmiyet kararı kesinleşirse, mesela üst amirlerinin ve AK Partili siyasîlerin yargılanmasının yolu açılır. Hukukî olmayan kıstasları, başlarına iş açacak. Ama hâlâ düşünemiyorlar. Ne yaptıklarının farkında bile değiller.”

Avukat Ali Aktaş, o ihtimale mi işaret ediyordu?..

FETÖ borsası

AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, “FETÖ borsası kurulduğu ve bazı FETÖ üyelerinin para karşılığı ‘itirafçı’ adı altında serbest bırakıldığı” iddiasını gündeme getirmişti. Tayyar’ın bu iddiasını destekleyen başka isimler de oldu. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ise, Şamil Tayyar’a “yaptığının yanlış olduğunu” bildirdiklerini açıkladı. Yoksa “FETÖ borsası” iddiası, yargı üzerinden AK Parti iktidarına uzanabilecek bir yola mı dönüştürülüyordu?..

Kılıçdaroğlu’nun “1 numara” çıkışı

Sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sert çıkışı geldi. Kılıçdaroğlu, OHAL’in, FETÖ’nün siyasî ayağının ortaya çıkmaması için uzatıldığını ileri sürdü ve “FETÖ’nün bir numaralı siyasî ayağı, Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden zattır” deyiverdi. Üstelik “Versin mahkemeye, ispat edeceğim” diye meydan okuyarak… Acaba Kılıçdaroğlu, böyle bir iddiayı alenen dile getirebilme cesaretini nereden almıştı? Dayandığı, güvendiği bir fısıltı, bir teşvik mi vardı?..

Bahçeli: FETÖ borsasının hissedarları kimlerdir?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “FETÖ borsası” iddiası hakkında yaptığı değerlendirmeler de dikkat çekiciydi. Bahçeli, “FETÖ borsası kuruldu sözleri, ne anlama gelmektedir? Borsa kurulduysa hissedarlar, kurucular, nerededir? Kâr elde edenler, hangi deliktedir?” diye soruyor; Fethullah Gülen’in, başına çuval geçirilip Türkiye’ye getirilerek Türk adaletinin önüne çıkarılması halinde, bütün proje sahiplerinin maskelerinin bir bir düşeceğini söylüyordu… Acaba böyle bir ihtimal mi doğmuştu ve kimlerin maskeleri düşebilirdi?..

Hasılı, “FETÖ’nün siyasî ayağı” söylemi etrafında bir hareketlilik olduğu görülüyor. Bu hareketlilik, AK Parti iktidarına karşı bir gözdağı yahut tehdit olarak mı kullanılıyor, yoksa gerçekten de o istikamete yönelen sessiz bir eğilim mi var, henüz çok net bir işaret yok; ama bir “tehlike kokusu” alındığı da anlaşılıyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder