Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, malûm, aynı zamanda AK
Parti’nin Genel Başkanı. Partisinin 10 Nisan tarihli grup toplantısında
konuşmasını yapıyor. Konuşması bitmek üzere. Birden bire sözlerine ara veriyor
ve “İsmet Bey, bir dakika sizi buraya alalım” diyerek, Millî Eğitim
Bakanı İsmet Yılmaz’ı kürsüye çağırıyor. Bakan Yılmaz kürsüye çıkarken,
partililer Erdoğan’ın bir vesile ile ona iltifat edeceğini düşünmüş olacaklar
ki, alkışlamaya başlıyorlar. Bakan Yılmaz, kürsüye çıkıyor. Genel Başkan
Erdoğan, mikrofonlardan biraz uzaklaşarak, alçak sesle Bakan’a bir soru
soruyor, Bakan da tedirgin bir şekilde cevap veriyor. Onlar aralarında
fısıldaşırken, salondaki partililer birbirlerine “Ne oldu, ne var? Bir sıkıntı
mı var? Mesele nedir?” der gibi bakıyorlar…
Çok kısa süren bu fısıldaşma bitip, Bakan Yılmaz yerine
dönünce, Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da 1 dakika içinde konuşmasını
tamamlıyor ve grup toplantısının basına açık kısmı sona eriyor…
Haber siteleri, Yılmaz-Erdoğan diyaloğunun mikrofonlara çok
zayıf olarak yansıyan kısmının ses seviyesini yükselterek, ne konuştuklarını az
çok yansıttılar. Anlaşıldığı kadarıyla Erdoğan, Bakan Yılmaz’a, Konya İl Milli
Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen ve “Gençler deizme kayıyor” raporuyla
sonuçlanan çalıştaydan duyduğu rahatsızlığı iletmiş. “Olmaz böyle şey! Bu doğru
değil, onu söyleyeyim!” diyerek tepki göstermiş. MHP Genel Başkanı Devlet
Bahçeli’nin, grup toplantısında sert ifadelerle tepki gösterdiği çalıştay…
Normal olmayan ve anlaşılmaz olan şu ki, bir Cumhurbaşkanı,
bir Genel Başkan, bu konudaki rahatsızlığını neden, grup konuşmasını aniden
keserek, canlı yayında, herkesin huzurunda, bakanı kürsüye çağırarak dile
getirir? Bu konuşmayı neden, toplantıdan önce veya sonra, baş başa görüşerek
yapmaz da, milyonlarca insanın izlediği bir canlı yayın esnasında yapar?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Güngören ve Giresun
kongrelerinde olduğu gibi, benzer tepkileri, belediye başkanlarına da alenen,
herkesin içinde göstermişti. Daha evvelinde, meselâ yıllar önce “domuz gribi
salgını” döneminde de yine grup toplantısında, “Ben, Sağlık Bakanım gibi
düşünmüyorum” diyerek, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı mahcub etmişti... Söyleyeceklerini ona da pekâlâ baş başa görüşerek iletebileceği halde...
Sayın Cumhurbaşkanının, bu tip gösterilerle parti camiasına
ve seçmenlerine bir mesaj vermek istediği düşünülebilir. Öyle ise o mesaj nedir? “Şeffaf
Genel Başkan” mesajı mı? “Yanlış yapan kim olursa olsun, affetmiyor. Anında
basıyor fırçayı” mesajı mı? Nedir?
Yaşım 50’yi geçti. Ben, böyle tuhaf uygulamaları, bu yaşıma
kadar hiçbir Cumhurbaşkanında, hiçbir Genel Başkanda görmedim. Bizler, her şeyin
bir yeri, zamanı ve usûlü vardır diye biliriz. Sayın Erdoğan’ın bu tavırlarına bir
anlam verebilmek çok zor. Bu itici görüntüler neden verilir? Belediye
başkanları, bakanlar, neden herkesin huzurunda alenen mahcub edilir? Bu tavrın
siyasî bir kazancı var mıdır? Varsa nedir?...
Bu son fırçanın anlamı nedir? Devlet Bahçeli’ye, “Bak, sen
kızdın; ama ben de bakanı herkesin önünde azarladım. Rahat ol, hallederiz” mesajı
mı?.. Ayrıca, o çalıştaydan Sayın Bahçeli neden o derece rahatsız olmuştur?
Eğitim camiasında ciddi bir tehlike baş göstermişse ve eğitimciler bu tehlikeyi
masaya yatırıp çözüm aramışlarsa, bunun rahatsızlık uyandıran tarafı nedir? “Dindar
nesiller yetiştireceğiz” iddiasındaki bir iktidar döneminde, gençlerin deist
olmaya başladığının; eğitimdeki bir başarısızlığın ortaya konmasının Cumhur
İttifakı’na oy kaybettireceği endişesi mi?...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder