11 Nisan 2018 Çarşamba

Bir cumhurbaşkanı, bunu neden yapar?


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, malûm, aynı zamanda AK Parti’nin Genel Başkanı. Partisinin 10 Nisan tarihli grup toplantısında konuşmasını yapıyor. Konuşması bitmek üzere. Birden bire sözlerine ara veriyor ve “İsmet Bey, bir dakika sizi buraya alalım” diyerek, Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ı kürsüye çağırıyor. Bakan Yılmaz kürsüye çıkarken, partililer Erdoğan’ın bir vesile ile ona iltifat edeceğini düşünmüş olacaklar ki, alkışlamaya başlıyorlar. Bakan Yılmaz, kürsüye çıkıyor. Genel Başkan Erdoğan, mikrofonlardan biraz uzaklaşarak, alçak sesle Bakan’a bir soru soruyor, Bakan da tedirgin bir şekilde cevap veriyor. Onlar aralarında fısıldaşırken, salondaki partililer birbirlerine “Ne oldu, ne var? Bir sıkıntı mı var? Mesele nedir?” der gibi bakıyorlar…

Çok kısa süren bu fısıldaşma bitip, Bakan Yılmaz yerine dönünce, Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da 1 dakika içinde konuşmasını tamamlıyor ve grup toplantısının basına açık kısmı sona eriyor…

Haber siteleri, Yılmaz-Erdoğan diyaloğunun mikrofonlara çok zayıf olarak yansıyan kısmının ses seviyesini yükselterek, ne konuştuklarını az çok yansıttılar. Anlaşıldığı kadarıyla Erdoğan, Bakan Yılmaz’a, Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen ve “Gençler deizme kayıyor” raporuyla sonuçlanan çalıştaydan duyduğu rahatsızlığı iletmiş. “Olmaz böyle şey! Bu doğru değil, onu söyleyeyim!” diyerek tepki göstermiş. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, grup toplantısında sert ifadelerle tepki gösterdiği çalıştay…

Normal olmayan ve anlaşılmaz olan şu ki, bir Cumhurbaşkanı, bir Genel Başkan, bu konudaki rahatsızlığını neden, grup konuşmasını aniden keserek, canlı yayında, herkesin huzurunda, bakanı kürsüye çağırarak dile getirir? Bu konuşmayı neden, toplantıdan önce veya sonra, baş başa görüşerek yapmaz da, milyonlarca insanın izlediği bir canlı yayın esnasında yapar?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Güngören ve Giresun kongrelerinde olduğu gibi, benzer tepkileri, belediye başkanlarına da alenen, herkesin içinde göstermişti. Daha evvelinde, meselâ yıllar önce “domuz gribi salgını” döneminde de yine grup toplantısında, “Ben, Sağlık Bakanım gibi düşünmüyorum” diyerek, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı mahcub etmişti... Söyleyeceklerini ona da pekâlâ baş başa görüşerek iletebileceği halde... 

Sayın Cumhurbaşkanının, bu tip gösterilerle parti camiasına ve seçmenlerine bir mesaj vermek istediği düşünülebilir. Öyle ise o mesaj nedir? “Şeffaf Genel Başkan” mesajı mı? “Yanlış yapan kim olursa olsun, affetmiyor. Anında basıyor fırçayı” mesajı mı? Nedir?

Yaşım 50’yi geçti. Ben, böyle tuhaf uygulamaları, bu yaşıma kadar hiçbir Cumhurbaşkanında, hiçbir Genel Başkanda görmedim. Bizler, her şeyin bir yeri, zamanı ve usûlü vardır diye biliriz. Sayın Erdoğan’ın bu tavırlarına bir anlam verebilmek çok zor. Bu itici görüntüler neden verilir? Belediye başkanları, bakanlar, neden herkesin huzurunda alenen mahcub edilir? Bu tavrın siyasî bir kazancı var mıdır? Varsa nedir?...

Bu son fırçanın anlamı nedir? Devlet Bahçeli’ye, “Bak, sen kızdın; ama ben de bakanı herkesin önünde azarladım. Rahat ol, hallederiz” mesajı mı?.. Ayrıca, o çalıştaydan Sayın Bahçeli neden o derece rahatsız olmuştur? Eğitim camiasında ciddi bir tehlike baş göstermişse ve eğitimciler bu tehlikeyi masaya yatırıp çözüm aramışlarsa, bunun rahatsızlık uyandıran tarafı nedir? “Dindar nesiller yetiştireceğiz” iddiasındaki bir iktidar döneminde, gençlerin deist olmaya başladığının; eğitimdeki bir başarısızlığın ortaya konmasının Cumhur İttifakı’na oy kaybettireceği endişesi mi?...

Belediye başkanlarını, bakanları alenen “fırçalayıp” herkesin içinde mahcub eden bu tavır, doğru bir tavır mıdır? Meselenin bilmediğimiz bir cephesi varsa, nedir? Ne tuhaf bir ülke olduk! Fesüphanallah!... Tövbe estağfirullah!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder