Biz küçük bir çocukken ezkaza küfürlü bir cümle kuracak
olsak, büyüklerimiz, “Ağzına biber sürerim” diyerek bizi uyarırlardı. Yöntem
çok isabetli olmasa da biz çocuklar, bu ikaz sayesinde, ettiğimiz “ayıp”ın
farkına varır ve mahcup olur, tekrarlamaktan kaçınırdık.
Böylesi ayıplar, gençlik dönemimizde vuku bulmuşsa,
“Utanmıyor musun böyle konuşmaya” şeklinde tepkilerle karşılaşırdık.
Üstelik bizi uyaranlar, sadece annemiz, babamız, abimiz,
ablamız olmazdı. Sokaktan geçen herhangi bir yetişkin, herhangi bir çocuğu,
genci uyarma hakkına ve yetkisine sahipti. “Tamam amca”, “peki teyze” diye
karşılık verdiğimiz büyüklerdi hepsi…
Günümüzde, çocukların ve gençlerin ağızları adeta
kanalizasyon borusuna dönmüş vaziyette… “S**arım”lar, “s**erim”ler, kahkahalar
arasında havada uçuşuyor… Vurgu ve tonlamalar, duraklar, artık küfür
ifadeleriyle yapılıyor. Virgül’ün ya da noktalı virgül’ün, çoğu zaman da nokta’nın karşılığı artık
“amk”…
Eskiden bozuk bir telâffuzla da olsa hiç olmazsa “anadın
mı?” (anladın mı?) “taam mı?” (tamam mı?) derlerdi… Şimdi onların yerini de
“amk” aldı… Çocukların ağızlarına biber sürecek, gençlere “Utanmıyor musun
böyle konuşmaya?!” diyecek yetişkinler de yok artık…
Nükteler, hicivler, lâtifeler “espri”ye, espriler de küfürlere
dönüştü… Lağıma batıp çıkan bir dilden nasıl tatlı söz çıkabilir? “Hoş sohbet”
nasıl ortaya çıkar? Cemil Meriç diyordu ki, “Gübreden güzel çiçekler fışkırır,
doğru; ama lağımdan çiçek fışkırdığı görülmüş mü?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder