5 Eylül 2018 Çarşamba

Ne olacak, ne yapmalı?

Eldeki verilere göre tahminde bulunacak olursak, ekonomik krizin önümüzdeki aylarda daha da derinleşeceği öngörüsünde bulunabiliriz. Mevsim şartları sebebiyle ısınma, giyinme, okul masrafları gibi masraf kalemlerinin çoğalacağı kış aylarında, hayat pahalılığı daha yakıcı şekilde hissedilecek. Döviz kurunun; elektrik, doğalgaz, akaryakıt fiyatlarının yükselmesi sebebiyle fabrikalarda üretim maliyetleri yükseldi. Bu maliyet artışı, kış aylarında iğneden ipliğe bütün mamullere yansıyacağı için, enflasyon oranı da yükselecek. İflas edip kapanan iş yerlerinin sayısının artacağı da çok açık…

Devlet, hiç şüphesiz tedbir almak, muhtemel hasarı en aza indirebilmek için elinden geleni yapacaktır; ama devletin önünde daha hayatî meseleler duruyor. Suriye / İdlip ve İran’a ABD ambargosu meselesi, devletin öncelikleri olacaktır. Dış politika açısından bu dönem, hayli çalkantılı geçebilir. Dolayısıyla devlet, çözüm üretme enerjisinin ve maddî kaynaklarının önemli bir bölümünü bu alana sevk etmek durumunda kalabilir. Dolayısıyla hayat pahalılığı, işsizlik, geçim sıkıntısı gibi vatandaş açısından hayatî derecede önem taşıyan meseleler, devlet açısından ikinci, üçüncü meseleler olarak değerlendirilecektir. Bu durumda her vatandaş, kendini kurtarma, ayakta kalma derdine düşecektir. “Gemisini kurtaran kaptan” sözünün belirgin bir şekilde öne çıktığı günler yaşayacağız. Bütün bu değişiklikler, birtakım sosyal çalkantılara da sebep olacaktır. Ahlâkî kırılmalar, psikolojik rahatsızlıkların ve boşanma oranlarının yükselmesi, asayiş olaylarının çoğalması gibi sarsıcı sonuçlar görebiliriz… Belki büyükşehirlerden Anadolu şehirlerine, köylere dönüş oranı da yükselebilir; tarım ve hayvancılıkta yaşanan sıkıntılar sebebiyle köylerdeki durum pek parlak olmasa da… Diğer taraftan, toplumun farklı kesimlerinde yurt dışına çıkışlar da devam ediyor…

Bu genel fotoğraf içerisinde, sözüne itibar edilir bazı stratejistler, Türkiye’de iç savaş çıkartılacağına dair iddialarını da sürdürüyorlar…

2023’e kadar iktidar değişimine sebep olabilecek bir genel seçim yok. Önümüzdeki Mahallî İdareler Genel Seçimi ya da belediye seçimleri ise, iktidarı değiştirme etkisine sahip olacak gibi gözükmüyor… Diğer taraftan, birikmiş bütün problemleriyle birlikte iktidarı devralıp Türkiye’yi gerçekten yönetmeye talip, güven veren, güçlü bir muhalefet de göremiyoruz. AK Parti iktidarı da geçmişteki hatalarından ders ve ibret almışa benzemiyor. Durmak yok, burnunun dikine gitmeye devam… Türkiye’nin yönetim kadrosunda değişiklik olacağını iddia edenler de var; ama böyle bir değişiklik olacaksa bile bunun, bütün bu çalkantılardan sonra gerçekleşeceğini belirtmek gerekir…

Tablo kötü… Tahminler, öngörüler oldukça karamsar… Peki, ne yapmalı?

“Sokaktaki sıradan vatandaş” açısından herkesin kendi derdine düşeceği bu dönem, olabildiğince soğukkanlı olmayı ve dayanışmayı gerektiriyor. Böyle çalkantılı dönemler, bu iki meziyeti hayata geçirmenin en zor olduğu dönemlerdir; ama en fazla gerekli olan zamanlar da bu zamanlardır. Herkes, olabildiğince soğukkanlı olacak / telâşa kapılmayacak, kendi yakın çevresiyle olabildiğince dayanışma halinde olacak ve tabii kaçınılmaz olarak herkes, her alanda tasarrufa yönelecek.

Dilerim, karamsar öngörüler yanlış çıkar ve Türkiye, bu zor dönemi daha az hasarla ve daha çabuk atlatır; ama tedbirli olmak gerekiyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder