Eldeki verilere göre tahminde bulunacak olursak, ekonomik
krizin önümüzdeki aylarda daha da derinleşeceği öngörüsünde bulunabiliriz. Mevsim
şartları sebebiyle ısınma, giyinme, okul masrafları gibi masraf kalemlerinin çoğalacağı
kış aylarında, hayat pahalılığı daha yakıcı şekilde hissedilecek. Döviz kurunun;
elektrik, doğalgaz, akaryakıt fiyatlarının yükselmesi sebebiyle fabrikalarda
üretim maliyetleri yükseldi. Bu maliyet artışı, kış aylarında iğneden ipliğe
bütün mamullere yansıyacağı için, enflasyon oranı da yükselecek. İflas edip
kapanan iş yerlerinin sayısının artacağı da çok açık…
Devlet, hiç şüphesiz tedbir almak, muhtemel hasarı en aza
indirebilmek için elinden geleni yapacaktır; ama devletin önünde daha hayatî
meseleler duruyor. Suriye / İdlip ve İran’a ABD ambargosu meselesi, devletin
öncelikleri olacaktır. Dış politika açısından bu dönem, hayli çalkantılı
geçebilir. Dolayısıyla devlet, çözüm üretme enerjisinin ve maddî kaynaklarının
önemli bir bölümünü bu alana sevk etmek durumunda kalabilir. Dolayısıyla hayat
pahalılığı, işsizlik, geçim sıkıntısı gibi vatandaş açısından hayatî derecede
önem taşıyan meseleler, devlet açısından ikinci, üçüncü meseleler olarak
değerlendirilecektir. Bu durumda her vatandaş, kendini kurtarma, ayakta kalma
derdine düşecektir. “Gemisini kurtaran kaptan” sözünün belirgin bir şekilde öne
çıktığı günler yaşayacağız. Bütün bu değişiklikler, birtakım sosyal
çalkantılara da sebep olacaktır. Ahlâkî kırılmalar, psikolojik rahatsızlıkların
ve boşanma oranlarının yükselmesi, asayiş olaylarının çoğalması gibi sarsıcı
sonuçlar görebiliriz… Belki büyükşehirlerden Anadolu şehirlerine, köylere dönüş
oranı da yükselebilir; tarım ve hayvancılıkta yaşanan sıkıntılar sebebiyle
köylerdeki durum pek parlak olmasa da… Diğer taraftan, toplumun farklı
kesimlerinde yurt dışına çıkışlar da devam ediyor…
Bu genel fotoğraf içerisinde, sözüne itibar edilir bazı
stratejistler, Türkiye’de iç savaş çıkartılacağına dair iddialarını da
sürdürüyorlar…
2023’e kadar iktidar değişimine sebep olabilecek bir genel
seçim yok. Önümüzdeki Mahallî İdareler Genel Seçimi ya da belediye seçimleri
ise, iktidarı değiştirme etkisine sahip olacak gibi gözükmüyor… Diğer taraftan,
birikmiş bütün problemleriyle birlikte iktidarı devralıp Türkiye’yi gerçekten
yönetmeye talip, güven veren, güçlü bir muhalefet de göremiyoruz. AK Parti
iktidarı da geçmişteki hatalarından ders ve ibret almışa benzemiyor. Durmak
yok, burnunun dikine gitmeye devam… Türkiye’nin yönetim kadrosunda değişiklik
olacağını iddia edenler de var; ama böyle bir değişiklik olacaksa bile bunun,
bütün bu çalkantılardan sonra gerçekleşeceğini belirtmek gerekir…
Tablo kötü… Tahminler, öngörüler oldukça karamsar… Peki, ne
yapmalı?
“Sokaktaki sıradan vatandaş” açısından herkesin kendi
derdine düşeceği bu dönem, olabildiğince soğukkanlı olmayı ve dayanışmayı
gerektiriyor. Böyle çalkantılı dönemler, bu iki meziyeti hayata geçirmenin en
zor olduğu dönemlerdir; ama en fazla gerekli olan zamanlar da bu zamanlardır.
Herkes, olabildiğince soğukkanlı olacak / telâşa kapılmayacak, kendi yakın
çevresiyle olabildiğince dayanışma halinde olacak ve tabii kaçınılmaz olarak
herkes, her alanda tasarrufa yönelecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder