12 Eylül 2018 Çarşamba

Lakap takmak

İslâm ahlâkında insanlara incitici, rencide edici, alaya alıcı, küçültücü lakaplar takılmasına müsaade edilmez. Anadolu şehirleri ve köyleri ise adeta lakaplar müzesi gibidir. Farz-ı muhâl (Gençlerin sözlüğünde “Atıyorum”…) : Kel Ali, Çolak Ömer, Dilsiz Nuri, Aksak Cemal, Köse Hasan, Dişlek Kâmil, Âmâ Veysel, Şaşı Hüsnü, Kör Yusuf, Şehlâ Hacer… v.s.

Hoş, lakap takılan Anadolu insanı bundan çok da rahatsız olmaz, kabullenirdi. Eğer -farz-ı muhâl- “Sidikli Fikret” ya da “Yalancının Muhlis” gibi her şeyi alenen âşikâr eden lakaplar değilse… Zira, köy yeri burası; bir lakap, kolay kolay silinmez, ömür boyu yapışır üzerine…

Emirdağ yöresinden bir türküde bir lakap:

“Seyrekbasan derler, öz adım Nuri / Gel otur yanıma Kezi’nin Hayri.”

Sagıp Atlı’nın bir makalesinde rastladım. Bir ağıtta, lakaba sitem var:

“Gıldolak demeyin Mehemmet deyin / İşte ben gidiyorum adını goyun”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder