10 Eylül 2018 Pazartesi

Kankaların sin-kaf’lı muhabbetleri

Arapça “sin” ve “kaf” harfleri, bizim de kullandığımız Latin alfabesinde “s” ve “k” harflerine karşılık geliyor. “Sin-kaflı sözler” ifadesi, içinde “s…k…” harflerini barındıran edepsiz küfürleri edepli bir şekilde tanımlamak için kullanılıyor.

Yakışıklı genç adamlar ve güzel genç kızlar, son yıllarda bir araya geldiklerinde, bu “sin-kaflı” cümlelerle konuşuyorlar. Kahkahalar arasında… Bunu, alenen, toplumun ve gündelik hayatın içinde yapıyorlar.

Edepsizliği normalleştiren ve meşrulaştıran bu hâli, “özgürlük” olarak değerlendiriyorlar. Bu değerlendirme, onların bu hâlini kendi zihinlerinde daha da meşrulaştırıyor. Bu tür gündelik sohbetlere “muhabbet” diyorlar… Kankaların muhabbeti…

Onları kınamıyorum; çünkü durup dururken, kendiliklerinden o hale gelmediklerini; pek çok sosyal sebebin onları bu hale getirdiğini biliyorum; ama üzülüyorum, çok üzülüyorum… Onlar, bizim gencecik evlâtlarımız...

Çocuklarımıza, gençlerimize, temiz bir dille, doğru ve düzgün bir Türkçeyle konuşmanın tadını, lezzetini sunamadığımız, tattıramadığımız müddetçe, bu “muhabbetler” daha da çirkinleşecek ve bu pırıl pırıl gençler, üzerlerine yapışan pisliklerle adeta birer lâğım faresine dönüşecekler…

Bilmem fark ediyor muyuz? Türkçe, unutuldu. Pek çok Türkçe kelime, yahut kendi kültür coğrafyamızdan aldığımız ve Türkçeleşmiş kelimenin yerini İngilizce kelimeler aldı. Kalan Türkçe kelimeler de Türkçe konuşmaya yetmiyor; çünkü kelimeler Türkçe ama cümleler / söyleyiş biçimleri Türkçe değil…

Bu korkunç kâbusun, bu ağır karabasanın altında, endişe duyan kaç kişi, kaç kurum, kaç kuruluş var? Endişe duymak, harekete geçmeyi, tedbir almayı gerektirir…
Unutmayınız; bir ülke, bir millet, dilini unutur, dilini kaybederse, o dille birlikte yaşayan kavramlarını, değer yargılarını da unutur ve kaybeder. Bu, yok olmak, tarihten silinmek demektir…

Çocuklarımıza, genç evlâtlarımıza temiz, duru, berrak, doğru, düzgün, güzel, şırıl şırıl, pırıl pırıl bir lisan kazandırmak için, seferber olmamız gerekiyor… Çok geç olmadan, dizlerimizi dövmeye başlamadan…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder